Gazetecilik bir kamu görevidir polisiye dizi yazarlığı değil
Turizm ve tarım. Türkiye’nin ekonomisinde yıllardır hep ayrı bir önem verdiğim iki alandır. Türkiye’nin bu özel şansını yeteri kadar fırsata dönüştüremediğini, hele başka ülkelerle kıyasladığımda neler yapabilirizi düşündükçe iki de bir ya yazarım ya da Ulusal Kanal’da program yaparım.
Turizmin dört mevsim yedi bölgede, illerinde ilçelerinde Türk insanının birikimiyle, özellikleriyle misafirperverliğiyle de birleştirince ekonomiye nasıl bir katkı sunacağını, nasıl mucizeler yaratacağını hayal eder dururum…
Bu pazar da Yeni Ufuklar’da iki önemli turizmciyi ağırlayacaktım.
Kış turizmini, sorunlarını ve çözümlerini konuşacaktık. Bahara ve yaza hazırlıklar da şimdiden başlamak zorunda… ekonomideki getirisini ve katkısını nasıl artırabiliriz…
Çok önceden kararlaştırmıştık.
Yangın olunca son dakika değiştirdik. Önümüzdeki haftaya erteledik.
İçim kaldırmaz dedim.
Aslında salt genel geçer “gazetecilik” açısından düşünseniz tam da gündeme denk düşmüştü.
Ama o kadar büyüktü ki kayıp.
O acıya yabancılaşamazdım.
Yürek yangısı başka acıya benzemez.
Araya cam koyup turizmin geleceğini konuşamazdım.
Yıllar önce Pakistan’a gittiğimde de benzer duyguları yaşamıştım.
Bir toplantıya katıldım. Gelmişken deyip birkaç gün daha kaldım, bir dizi söyleşi haber yaptım. Tutuklu bir bakanla görüşmek için hastaneye gittim. Hastane koridorları sokaklardan farksızdı. Yoksulluk inanılmaz boyutlardaydı. Yerlerde kirli battaniyelerin üzerinde yatan çaresiz bakışlı insanlar. Ya da yollarda dilenen üstleri başları paramparça iki büklüm Pakistanlılar… Tek bir kare fotoğraf çekemeden geldim.
Karşılarına geçip o gözlere bakıp maymun gibi bir sağdan bir soldan iyi açıyı yakalamak için hoplaya zıplaya elimdeki fotoğraf makinesinin düğmesine basamazdım, basamadım.
Lanet olsun şu emperyalizme, dedim!
Böyle gazetecilik olmaz.
Evet, ben bir siyasi mücadele içindeyim.
Türkiye’mde ve dünyada bu görüntüler olmasın diye, insanların eşitliği, refahı ve mutluluğu için, adaletli bir dünya için mücadele ediyorum.
Ben sınıfıma, insana böyle yabancılaşamam.
Onlara adı batasıca bir makinenin objektifinden bakamam. İncitemem.
Tek kare fotoğraf çekmedim.
Ama öyle dostluk öyküleriyle yüklü geldim ki…
Sayfalarca yazdım. Dertleri, kendimize dersleri paylaştım.
Garip bir rastlantı Yeltsin sonrası Moskova’daydım bir keresinde.
Rusya “özgürleşmiş” IMF reçetelerini uygulamaya başlamış. Sovyetler Birliği dağılmış. Yoksulluk hızla artmış. Sosyal güvenceler........
© Aydınlık
![](https://xhcrv35j.dev.cdn.imgeng.in/img/icon/go.png)