menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sözde Ermeni Soykırımı Yalanı ve Taner Akçam’ın İddiaları

18 1
10.11.2025

Birinci Dünya Savaşı devam ederken meydana gelmiş olan Ermeni Tehciri geçmişten günümüze tartışılan bir konudur. Bu konuyla ilgili Türk ve Ermeni araştırmacılar tarafından ciltlerce kitap ve makale yazıldı. Ancak iki taraf da mutabakata varamadı. Bu çalışmamdaki amacımın ahlakî ve politik olduğunu söylemeliyim. Zira bir Türk tarihçisi olarak farklı iddialar ortaya koyan Taner Akçam’ın iddialarından birisi de Türkiye’de göreceli bir demokrasinin olmamasıdır. Taner Akçam’ın tezleri gündeme getirilerek Türkiye’de kendisinin iddialarının da okunduğu ve tartışıldığı bir kültürel-demokratik ortamın varlığı kanıtlamak istendi. Nitekim Türkiye’nin demokratik kurumsallaşma anlamında bazı eksiklikleri olduğu doğrudur ancak Türkiye’yi Tanzanya gibi bir ülke konumuna düşürmek de sorunlu bir çözümlemedir. Çalışmamın hedefi Ermeni Tehcirinin sosyo-poltik gerekçelerini ve sonraki aşamada olan olayları arşiv belgeleri ile ortaya koyabilmektir sonrasında ise Taner Akçam’ın iddialarını dile getirerek sorunsalın çözümünü okuyucuya bırakabilmektir. Son kertede dipnot ve kaynakça yarıştırmaktan ziyade özgün okumalar dile getirilmeye çalışıldı.. Emperyalizmin de diline pelesenk ettiği ve siyasallaştırdığı bu konuda sağduyulu Ermenilerle anlaşabileceği ve Tehcirin nedenlerini onların da idrak edebileceğini umuyorum. Çalışmada Taner Akçam’ın iddalarını öne sürdüğü kaynaklar okundu, bu iddialara cevap verilecek arşiv kaynakları, makaleler ve kitaplar araştırıldı ve Akçam’ın iddialarının gerçek olmadığı sonucuna varıldı.
Tarihçinin her zaman gerçeği araması gerekir. En azından gerçeği yazmaya çalışmak tarihçinin sorumluluğudur. Tarihçiler bir konu yazmadan önce bu alanla ilgili her şeyi de okumak zorundadır. Önyargılarını ve hayat görüşünü işine de yansıtmaması elzemdir. Bunun için de elinden geleni yapmalıdır. Tarihçinin düsturu şu olmalıdır: “Bir konunun bütün yönlerini ela al; kendi önyargılarını bir kenara bırak. Ancak o zaman gerçeği bulmayı umabilirsin.”(1)
Bu proseste Ermeni Tehciri konusu yazılmadan önce Türk ve Ermeni tarihçilerinin tezleri incelendi. Ermeni tarafının iddialarında anakronizm ve boşluklar bulunuyor. Ermeni tarafının iddiasına göre Türklerin hepsi psikopattır. Türklerin, aynı Nazilerin Yahudilere yaptığı gibi bir anda Ermenileri yok etmek, yani etnik temizlik yapmak istediklerini iddia etmektedirler. Bu açıklama mantıklı değildir. Naziler Yahudileri soykırıma tabi tutmadan yüzlerce yıl önce de Avrupa’da anti-semitizm vardı. Bu, edebiyat dâhil her alana sirayet etmişti. Ancak Osmanlı’da böyle bir ruh hâli yoktur. Ermeniler hayatın her sahasında vardılar.(2) Osmanlı’da büyük bir Ermeni düşmanlığı olsaydı, Ermeniler nasıl oldu da Anadolu’nun her alanına yayılabilme imkânı elde ettiler. Irkçı nefretin Ermenilere yönelik olması açıkçası saf bir fantaziden ibarettir.(3)
O halde ne oldu da kardeş iki halk birbirine düşman oldu? Yunan ve Sırpların bağımsızlığını elde etmesinden sonra Osmanlı’yı paylaşmak isteyen emperyalist ülkeler, gözünü Ermenilere çevirmiştir. Avrupa’ya okumaya giden Ermeni aydınlar Kırım Savaşı’ndan sonra ülkelerine döndüklerinde milliyetçi emeller peşinde koşmaya başladı. Taner Akçam’da Ermeni uyanışını Kırım Savaşı’ndan sonraki sürece bağlıyor. Akçam, Avrupalı devletlerin Ermenileri iyi niyetli biçimde yeterli olarak desteklemediğini ve çıkarları gereği Ermenilerin gayelerini kullandıklarını ifade etmiştir.(4) Avrupalıların Ermenilerin gayelerini kötü niyetle kullandıkları doğrudur ama Avrupalıların Ermenileri desteklemediği tezini mutlak doğru olarak kabul etmek zordur. Zira Osmanlı Arşiv belgelerine bakıldığında Avrupalı devletler Ermenilere her konuda büyük maddi yardımlar yapmıştır. Örneğin; “Rockfeller Vakfı 1915-1916 yılları arasında Ermenilere 300.000 bin dolar yardım yaptı. Misyoner Dodge zengin Amerikalılardan ve ABD Kızılhaçından yardım sağladı. Christian Herald ve Literary Digest dergileri yardım toplamada etkin oldular. 2.000.000 dolar yardım topladılar.”(5) Bu yardımları çoğaltabiliriz. Ermeni hareketi tam da bu noktada ilerici değil gericiydi. Çünkü emperyalist ülkelerden medet umarak bağımsız olmaya çalıştılar. Zira bağımsız olsalardı da emperyalizmin bir kuklası hâline geleceklerdi. Ermenilerin medet umduğu Avrupalı ülkeler sonunda Ermenileri yarı yolda bırakmıştır.
Ermeniler, Sevr Antlaşması’na daima sahip çıkmışlardır. Sevan Nişanyan gibi Ermeni aydınlarda da bu zihniyeti görebiliriz. Sevr Antlaşması Türkiye açısından fezahattır. Avrupa Aydınlanma çağını başarıyla tamamladıktan sonra kendisine yakın gördüğü Hristiyan unsurlara sahip çıkmaya başlamıştır.(6) Bu halklardan birisi de “Ermeniler” idi. Ermeniler Avrupalıların yakın ilgisine aldandılar. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında terör eylemleri gerçekleştirdiler. Örneğin; 1905’te II. Abdülhamid’e suikast, Maraş ve Adana olayları gibi. (7)
Taner Akçam’a göre; Ermeniler Türkiye’ye isyan etmemiştir. Ermenilerin katliama tabi tutulmaları devlet politikasıydı, Türk-Müslüman unsurlar bunu sadece Ermenilere değil Rumlara da yapmıştır. (8) Önsel olarak Taner Akçam iddialarını kabul ettirmek için pek çok kitap ve belge yayımlamıştır. Ancak öne sürdüğü belgelerin bazılarının sahte çıkması inandırıcılığının kaybolmasına yol açmıştır. Bu belgelerden bazıları şunlardır: “Andonyan Belgeleri, Sarkis Torosyan’ın Anıları, 29 Ağustos tarihli Talat Paşa Telgrafı ve 1919 yargılamalarında kullanılan dava dosyalarıdır.” Yazının ileriki safhalarında bu çarpıtmalara değinilecek.
Çalışmanın amacı Taner Akçam’ın sözde Ermeni Soykırımı Yalanı ile ilgili iddialarına stigmatize etmeden bütünsel bir bakış açısıyla cevaplar verebilmektir. Yöntemsel olarak Taner Akçam’ın iddialarının mantıksal hatalarını ön plana çıkararak bu iddiaları arşiv belgeleri, makaleler ve kitaplar yoluyla çürütebilmektir. Söz konusu yazar olayları ve olguları anlatırken çarpıtma yolunu tercih etmektedir. Tek yönlü bir anlatım içerisinde hareket etmektedir. Oysa tarihçi olayları değerlendirirken dönemin konjonktürel şartlarını da dile getirmelidir. Akçam ise Türklerin hiçbir sebep yokken Ermenileri katlettğini ileri sürmektedir. Mantıksal bir hata olarak görülebilir. Çalışma Akçam’ın bu mantıksal hatalarını ön plana çıkarmaya çalışmıştır.

İki dost halk ne oldu da birbirine bu kadar düşman oldu? Düşmanlığı kim başlattı?
İlk sorunun cevabına yukarıda değinildi. Düşmanlığı başlatan Ermeniler olmuştur. Ermeniler ileri sürdükleri tezlerinde bu duruma hiçbir şekilde bahsetmemektedir. Eğer Türkler Ermenilerin malına tasallut etmek isteseydi neden varlıklı İstanbul Ermenilerine dokunmadı da görece yoksul olan Doğu Anadolu Ermenilerini tehcir etmek istedi? Bu konuya Ermenilerin cevabı yoktur. Türkiye ayaklanmaya destek verenleri tehcir etmiştir. Bununla ilgili Osmanlı arşivleri külliyatı açıktır ve bakılabilir. Taner Akçam ayaklanma olmamıştır demektedir (9) ama arşiv belgeleri aksini ifade etmektedir:
“Tatvan’a gönderilen Vramyan’ın Bitlis’e sevk olunduğu, Şatak’ta isyan halinde olan Ermenilerin yirmi kadar askerimizi şehit etmiştir.”(10)
“ Van’ın Havasor nahiyesindeki çatışmalar şiddetlendi.”(11)
“Van’ın bazı nahiyelerinde Ermenilerin ihtilal başlatıp askeri kuvvetler ile çatışmıştır.”(12)
“Mutki’de Aro isimli Ermeni’nin askerlerimizle girdiği çatışmada iki yardakçısının öldürüldüğü, askerlerimizden birinin yaralandığı, Reşadiye nahiyesinin Göllü köyünde de sekiz kişilik Ermeni çetesiyle girilen çatışmada yedisinin öldürüldüğü, bir askerimizin yaralı birinin de şehit olduğu”(13)
“Asker kaçağı birçok Ermeni’nin çetelere katılmak üzere Rusya’ya firar etmekte olduğu…”(14)
“Saray kasabasından çekilen düşmanın işgal ettiği köylerdeki ahaliye vahşice davrandığı, düşmanın çekildiği köylerden yalnızca birinde elli beş şehit görüldüğü, malların yağma edilip evlerin yakıldığı, bu vahşi olaylara öncülük edenlerin Salmas’tan gelen ve Van’dan firar edip düşmana katılan Ermeniler olduğu”(15)
“Üç yüz kadar Siirt gönüllüsünün üzerine Ermeni köyü olan Arin yakınında ateş açıldığı, bunun üzerine jandarmaların olay mahalline sevk edildiği, üç yüz kişiden oluşan silahlı Ermenilerle yapılan çatışmalarda sekiz neferin şehit, birinin yaralı olduğu, olay yerine Adilcevaz ve Erciş’ten kuvvet gönderilmesinin yazıldığı, Van’dan da yüz neferlik bir milis kuvveti, yirmi neferlik bir jandarma müfrezesi, silah, cephane ve küçük çaplı bir topun gemilerle sevk edilmek üzere olduğu”(16)
Görüldüğü üzere arşiv belgelerinde Ermenilerin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Osmanlı Devleti’ne karşı silahlı ayaklanma başlatmıştır. Taner Akçam böyle bir ayaklanmanın uydurulduğunu iddia etmektedir. Ayrıca Akçam, Avrupalı devletlerin Ermenileri çıkarları gereği kullanarak yalnız bıraktığını da iddia etmektedir.(17) Ama aşağıdaki arşiv belgeleri aksini ifade etmektedir:
“Rusların, Kafkasya’daki Ermeniler vasıtasıyla Osmanlı memleketindeki Ermenileri Osmanlı’dan ele geçirecekleri yerleri Ermenilere vererek kendilerine bağımsızlık sağlayacakları vaadiyle kışkırttığı, köylü kıyafetiyle birçok kişi göndererek Ermeni köylerinde çeteler kurma teşebbüsünde bulundukları. Ermenilerin; harp ilan edilirse ordudaki Ermeni askerlerin silahlarıyla Ruslar tarafına geçmesine, Ordumuz ilerlerse sükunet ve itaatin korunmasına, geri çekilirse silahlanıp çete haline geçerek aleyhimize hareket etmeye karar verdikleri bilgisinin alındığı ve bu durumun öneminden dolayı soruşturma yapılarak gerekli önlemlerin alınması”(18)
“Rusların Ermeni ve Ruslardan çete oluşturmaya başladıkları ve hatta Osmanlı topraklarındaki Ermeniler arasında da çete oluşturulmakta olup savaş çıkması halinde faaliyete başlayacakları”(19)
“Taşnak çete reislerinden olup iki yüz Ermeni nefer ile Salmas’a gelmiş olan Samson’un binden fazla Ermeni topladığı ve Salmas’taki Ermenilerin hepsine Ruslar tarafından silah dağıtıldığı”(20)
“İran ve Kafkasya’da Ruslarla beraber bulunan Ermeni çetelerinin Ruslara öncü birlik görevi yapmaları”(21)
Rus Genelkurmay Arşivleri’de şu raporlarla Ermenilerin kendilerini desteklediğini kanıtlamaktadır:
“Ermeniler, iki üç yıl önce Türk Meşrutiyeti’ne büyük ümitler bağlamışlardır. Bütün bunlar geçmişte kaldı. Artık hayalleri ve pembe ümitleri yok oldu. Ermenilerin Türkler ve Kürtler ile olan münasebetleri çok kötü. Buradaki Ermenilerin en azından yüzde 90’ı artık Rusya’ya bel bağlıyor.”(22)
“Ermeniler, Türkiye’nin son günlerini yaşadığına ve en yakın zamanda Türkiye Ermenileri için huzurlu bir dönemin başlayacağına inanmaya devam ediyorlar. Ermenilerin en az yüzde 90’ı, bizim askerimizi bu bölgede görmek istiyor.”(23)
Osmanlı büyükelçisi Zinovyev 26 Kasım 1912’de Rusya’ya gönderdiği raporda şunları ifade etmiştir:
“…Ermeni halkının gittikçe Rusya tarafını tutmakta olduğunu göstermektedir ve bu isteğin gerçekten de içten ve samimi olduğu ortadadır…”(24)
Ayaklanma üzerine Osmanlı Devleti tehcir kararı almıştır. Ancak Ermenilerin zengin olduğu ve ayaklanmaya katılmadıkları yerlerde tehcir uygulanmadı. Ermenilerin ayaklanmaları üzerine Osmanlı Devleti özellikle 1915 Nisan’ından sonra Daşnak ve Hınçak örgütüne mensup bazı kişileri tutuklamaya başladı. Bu terör örgütleri yaşadıkları yerlerde bomba yapımı, illegal yeraltı faaliyetleri ve yazışmalarda bulundular. Suçları kanıtlananlar ağır cezalar aldılar. Örneğin; İstanbul Divan-ı Harb-i Örfisine ait 11 Mayıs 1915 tarihli tutanağında Karamaz Serkisyen oğlu Mateos Hınçak üyesi olmakla yargılanmış ve idamla hüküm giymiştir.
“Kafkasyalıyım, Rus uyruğundanım. Hınçakyan Partisine mensubum.”(25)
Yine Hrant Ağacanyan adlı bir Ermeni’nin Kahire’deki Ermeni terör örgütünden şifreli mektup aldığı ortaya çıkınca örgüt bağlantısından idam edilmiştir. İlgili şifreli yazı şudur:
“… Yakında hilal yerine zafer kazanmış haçı göreceksiniz. Korkmadan çalışınız. Yabancı memleketlerden Kafkasya’nın kurtarıcı ordusuna takım takım gönüllüler katılmaktadır…”(26)
Yine evinde bomba bulundurduğundan dolayı tutuklanan, Sofular Mahallesi’nden Tayak oğlu Karnik ifadesinde bomba yaptığını itiraf etmiş ve cezalandırılmıştır.(27)
Akçam’ın iddialarının aksine Ermeniler devlete karşı faaliyetler yürütmekte ve sürekli bölgede sorun çıkarmaktadır. Örneğin; Akçam’ın iddialarından birisi de Zeytun İsyanı’nı Ermenilerin çoğunluğunun desteklemediği yönündedir. Oysa durum arşiv........

© Aydınlık