Kurallar ve değerler sistemi çatırdarken…
Son birkaç ayda küresel arenada yaşanan gelişmeler, Avrupa’nın güvenlik ve diplomasi alanındaki dinamiklerini masaya yatırmış durumdadır. Bu olaylar, Avrupa’nın geleceği ve transatlantik ilişkiler açısından kritik sürece doğru da evriliyor denilebilir.
Çok uzağa gitmeden, sadece 2025 yılındaki gelişmeleri art arda dizdiğimizde Avrupa’nın yeni gramerine dair bir tablo çıkıyor. AKP’li vekilin deyimi ile Avrupa’da “hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oluyor”…
Önem arz eden birkaç gelişmeye bakalım.
Münih Güvenlik Konferansı
1- En önemli gelişme 14 Şubat 2025’te Almanya’da düzenlenen 61. Münih Güvenlik Konferansı idi. Konferansa sunulan Münih Güvenlik Raporu, “çok kutuplu” hale gelen ama aynı zamanda iç ve dış politikada “kutuplaşma” (polarization) eğilimleri güçlenen bir dünya tasviri çizmişti.
Bu ortamda uluslararası işbirliği daha da zorlaşırken, büyük güçlerin rekabeti arttıkça bölgesel çatışmaların çözümünün ve küresel sorunlarla mücadele etmenin daha da karmaşık hale gelmesine dikkat çekiliyordu. Rapor, devletlerin ve uluslararası toplumun, kurallara dayalı çok taraflılığın özüne geri dönmek ve ortak tehditlere karşı bütüncül çözüm aramak zorunda olduğunu da hatırlatıyordu.
Fakat birkaç gün süren konferans, hiç de raporun beklediği nezaket içinde değildi. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’ın, Avrupa’ya yönelik sert eleştirileri her şeyi yerle bir etti. Vance, Avrupa hükümetlerinin “kontrolden çıkan göçü” yeterince kontrol edemediğini ve ifade özgürlüğünün baskı altında olduğunu belirtti. Ayrıca, Avrupa’daki demokratik gerilemenin dış tehditlerden daha büyük bir endişe kaynağı olduğunu vurguladı. Tehlikenin Rusya ya da Çin değil, bizatihi Avrupa’nın iç işleri olduğunu belirtti. Bu konuşma ve sonrasındaki gelişmeler, Avrupa’daki hareketliliği artırdı.
Paris Zirvesi
2- Hatta anında harekete geçildi dense yeridir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un çağrısıyla Avrupa liderleri Paris’te bir araya geldi. (17 Şubat 2025)
Toplantı kayıtlara “Paris Acil Ukrayna Zirvesi” olarak geçti. Zirvenin amacı, ABD’nin Avrupa’yı Ukrayna barış görüşmelerinin dışında tutma eğilimine karşı ortak bir tutum belirlemek ve Avrupa’nın güvenlik politikalarını değerlendirmekti. Avrupa’nın güvenlik mimarisi ele alınan temel gündemlerden biri oldu.
Londra Zirvesi
3- Devamında toplantı serisi Londra’ya taşındı. 2 Mart’ta İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın evsahipliğinde Londra’da düzenlenen “Londra Ukrayna Zirvesi”, ABD askerlerinin konuşlandığı ve Ukrayna’ya asker göndermeye olumlu bakan ülkelerin liderleri davet edildi. Toplantıda, Ukrayna’ya yardımların sürdürülmesi, ülkenin egemenlik ve güvenliğinin sağlanması, Ukrayna’nın savunma yeteneklerinin artırılması ve bir “gönüllüler koalisyonu” oluşturulması gibi konular ele alındı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, toplantı sonrasında Avrupa’nın savunma kapasitesinin artırılması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini belirtti.
Macron’un savunmaya dönük talebi kısa süre önce, (Aralık 2024) NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nın, Rusya’yla olası bir çatışma tehdidine hazırlanmak için yeterli harcama yapılmadığı ve “savaş dönemi zihniyetine geçme” zamanının geldiğini söylemi ile paralellik taşıyordu.
Zelensky boyun eğdi
4- ABD’nin Ukrayna politikalarındaki değişiklik sinyalleri trafiği hızlandırdı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin 28 Şubat Oval Ofis ziyareti de böyle bir iklimde gerçekleşti. Süreci yatıştırma amacı varken, daha da harlandı. Zelensky, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin önemini vurgulayarak, ülkesinin güvenliği için uluslararası desteğin devam etmesi gerektiğini belirtse de konular bambaşka eksende gelişti. Dünya kamuoyu önünde Trump ve Vance Zelensky’ye fırça attı ve ağır taleplerde........
© Yeni Yaşam
