Artık dayanacak gücümüz kalmadı, Körfez ölüyor!
Evet, Körfez ölüyor. “Körfez ölür mü?” ölür işte. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Sesimin çıktığı, haykırabildiğim kadar bağırıyorum ki Körfez ölüyor. Yalnız insanlar, hayvanlar, canlılar mı ölür? Doğa, bitkiler, tabiat, denizler, nehirler topyekûn tabiat ölüyor. Yıllardan beridir yazıyoruz, çiziyoruz, söylüyor haykırıyoruz... Bir insanın en sevdiğinin ellerinden saniye saniye kayıp gittiği gibi, bir annenin yavrusunun kucağından söküp alındığı gibi güzelim Körfez onca insanlığın gözü önünde ölüp gidiyor. Edremit Körfezi ve Akçay böyle giderse çok değil 3-5 yıl sonra göz göre göre Marmara’ya veya İzmit Körfezi'ne dönecek. Her denize girişimde sanki içim kan ağlıyor, yüreğime bir hançer saplandığını hissediyorum. Nostaljik bir özlem oturuyor kalbimin ortasına. Akçay da ilk denize girişimi daha dün gibi hatırlıyorum. 1975 yılı Temmuz ayıydı. Tam 49 yıl geçmiş aradan. O zamanki Akçay nerede şimdiki Akçay nerede? O zamanlar ufak bir Anadolu kasabası gibiydi. Yazın bile nüfusu 15-20 bini geçmeyen hemen herkesin az çok birbirini tanıdığı bir beldeydi. Sahil boyunca sadece bir sıra yazlıkların dizildiği, tertemiz havası, suları ile yaz kış yaşanabilir bir konumdaydı. Önceleri Edremit Altınoluk ana asfaltının alt tarafları bile boş arazi, bazı yerleri sazlık bataklık olduğu hâlde 2000’li yıllardan sonra müthiş bir ağaç ve zeytin kıyımı yapılarak kıyılar istila edildi ve betonlaşma başladı. Ana asfaltın alt taraflarını bitirmekle kalmadılar üst taraflar bile kıyıma uğradı kimler kimlere imkân sağladıysa beton yığını aldı başını gitti ve dağa dayandı.........
© Türkiye
visit website