menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kazananın tüm siyasi gücü ele geçirdiği bir “temsili demokrasi”: Türkiye’nin demokrasi krizi neden daha derin?

32 1
01.07.2024

Diğer

01 Temmuz 2024

Sanayi toplumunun standardizasyona ve ölçeğe dayalı üretim modeli de temsiliyete dayanan yönetim ve demokrasi uygulamaları da krizde.

Öte yandan krizin adı ve kapsamı ortak olsa da her ülkenin kendi koşulları, deneyimi, ekonomik yapısı ve toplumsal dokusuna bağlı farklı dinamikleri var. Her bir ülke ekonomik, sosyolojik, siyasal dinamiklerine, sanayi toplumu sürecinin hangi aşamasında olduklarına göre farklılaşıyor.

Yalnızca geçmiş ve var olan yapı değil güncel meseleler ve bunların toplumlar üzerinde ürettiği güncel duygu halleri de krizin derinliği üzerinde bir başka belirleyici unsur.

Geçen haftaki yazımdan bir anımsama notuyla başladım. Evet, temsili demokrasi dünyada krizde ama Türkiye’deki sorun daha da farklı ve derin. Yaşadığımız doğrudan tüm katmanları ve unsurlarıyla demokrasi krizi.

Görünen, kurumsal ve kurallar düzeyinde krizi oluşturan birinci unsur 2017 referandumuyla beraber hayata geçirilen başkanlık sistemi. Kanaatim meseleyi başkanlık veya parlamenter sistem sembollerine sıkıştırarak ele almanın doğru olmadığı. Hangisi olursa olsun, denge denetleme mekanizmaları olmayan, güçler ayrılığına dayanmayan, hesap verebilirliği ve şeffaflığı esas almayan sistem olduktan sonra nihai kararı başbakan veya başkanın veriyor olmasının önemi yok. Bugünkü sistemde de bu unsurların hiçbirisi yok, ne yazık ki.

Bu açıdan bakılınca temsili demokrasi bile kurum ve kurallarıyla oturmuş değil. İkinci Dünya Savaşı ardından çok partili siyasi hayat ve seçimler başlamış olsa da bir yandan darbelerle sistem sürekli kesintiye uğratılmış. Diğer yandan cumhuriyetle beraber yaşanan süreçlere toplumsal kesimler kendi kararlarıyla katılamadıkları için sistem yapısal biçimde temsiliyeti hep eksik yaşamış.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerel sorunların yerelden çözümleri ise hiçbir zaman temel hedef olmamış. Çünkü Kürt meselesinin ürettiği zihni ve ruhi ambargo gerçek bir yerel yönetim arayışının önünde hep engel olmuş.

Tarihsel ve yapısal sorunlarına karşın bugün yaşanan krizin en belirgin özelliği, eksikli bile olsa temsili demokrasiden de tümüyle uzaklaşılmış olması. İktidarı oluşturan zihni koalisyonun ortaklarının hiçbirinin demokrasi meselesi de yok zaten. İktidarın ortaklarının her birinin başka bir Türkiye ve toplum hayali olsa da ortaklaştıkları bir nokta var, dünyada olan biteni anlamlandırmaları… Sanayi toplumunun sorunları, bugünün yapısal meseleleri, değişen ekonomik, teknolojik, sosyolojik ve siyasal dinamikler üzerinden değil yaşananlara aktörler üzerinden bakıyorlar. Yaşanan küresel ve çoklu krizler yumağını zihni ve yapısal meseleler üzerinden değil devletler ve iktidarlar üzerinden okumayı yeterli görüyorlar. Aktörler arası siyasal, ekonomik ve kültürel küresel yeniden bölüşüm gerilimlerine Türkiye için ürettiği riskler üzerinden bakıyorlar ve devletin bekası söyleminin tonunu, yerli ve milli jargonunu buradan gerekçelendiriyorlar. İkinci ortak noktaları da toplumu ahlakçı, güvenlikçi bir bakışın tutum ve davranış kalıplarına sıkıştırmak konusunda hemfikirler.

Zihni koalisyonun büyük ortağı ve lideri Ak Parti’nin ise bu noktadan bir adım daha ötede kendi hayalleri var. Birincisi yeni Osmanlıcı bir iddiayla Türkiye’nin küresel ve etkin, siyasal ve askeri güç olması için gerekenleri yaptığını düşünüyor. İkincisi de toplumu muhafazakâr kimliğin kodlarıyla yeniden şekillendirebileceğini hayal ediyor, bu yolda hamleler yapıyor. İki hayali de yeni bir Müslüman ve milliyetçi sentezin tutkalı yaparak zihni koalisyonu bir arada tutuyor. Son yedi sekiz yıldır da bu hayallere toplumsal rıza inşa etmeye uğraşıyor.

Bu bakış ve hayallerin altında çeşitlilik, farklılık, çoğulculuk değil sanayi toplumunun tek tipliliğinin ürettiği eski kodlamalar var. Bu kodlamalar ve zihni çerçeveleme kendisi bizatihi demokrasi krizini üretiyor.

Bu bakışın demokrasi tanımı, seçimlerin yapılabilmesinden ibaret. Seçim süreçlerinin demokratik olup olmadığı, siyasi rekabetin yasal zemininin eksikli, sorunlu olması da önemli değil. Önemli olan sayılan ve tutanağa geçirilen oyların rakiplerden bir fazla olması ve kazananın tüm siyasal gücü ele geçirmesi.

Yine bu bakışın en önemli........

© T24


Get it on Google Play