menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Prof. Dr. M. Bilgin Saydam: Malpraktis uygulamaları; hırs, anlayışsızlık, bilgisizlik ve bazen kötü niyetle, hastaları da istismar ederek abartıldı

10 0
04.07.2024

Diğer

04 Temmuz 2024

Psikiyatr/psikoterapist Prof. Dr. M. Bilgin Saydam, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Kendisinin editörlerinden olduğu "Hekimin Filozof Hali" bu alanda ülkemizde yapılmış en kıymetli çalışmalardan.

Prof. Dr. Saydam'ın malpraktis konusunda değerli görüşleri ufuk açıcı nitelikte.

- Malpraktis kavramını felsefi olarak nasıl açıklayabiliriz?

Malpraktis'i açacak olursak, kökeni Latinceye dayanan ("malus" "practicare") ve "kötü uygulama" anlamına gelen bir kelime. İlk olarak "bir kişinin veya kurumun bile isteye ve kendi çıkarına ve/veya muhatabının zararına bir uygulama yapması" diye tanımlayabiliriz. İkincisi kendi bilgi, donanım ve yeterliliğinin ötesinde bazı eylemlere kalkışarak kendisinde olmayan bilgi, güç ve deneyimi kendinde zannederek ya da iddia ederek yapmaması gereken bir uygulama içine girmesidir. Başka bir açıdan da bakalım; gerekli bilgi, güç ve deneyime sahip olduğu halde yapması gereken herhangi bir şeyi üstlenmekten imtina etmek de malpraktis olarak tanımlanabilir. "Öteki"nin, var-olma ve iyi-olma hak ve olasılığını ortadan kaldırabilecek yıkıcı bir eylemdir.

- Bir kasıttan söz edebilir miyiz?

Bir kasıtlı zarar verme eylemi de olabilir, ki bu artık kriminal bir durum; kendine abartılı bilgi, güç ve deneyim atfedilmesiyle ilgili, görünüşte iyi niyetli, ama kesinlikle hatalı bir eylem de olabilir. Felsefi açıdan bakıldığında bir "niyet" yorumlamasına ihtiyacımız var. Hukuki bağlamda ise, her durumda uygulamanın kötü sonuç vermesi, olayı malpraktis kapsamına sokuyor. Burada da kötü niyet aranması geri plana düşüyor.

- Kasıt olmadan da malpraktis olabilir mi?

Özellikle tıp teknolojisinde yeterlilik konusu giderek daha iyi bir hâle geliyor. Ama hep bir şeyler eksik kalabiliyor. Canlı varlıklar çok kompleks; insan, psikososyal boyutu da katarsak, evrenin en karmaşık varlığı. Birbiriyle ilişkilerin daha da girift hâle getirdiği sayılamayacak kadar çok girdinin tümünün aynı anda değerlendirilmesi zor. Herhangi bir sorunun tanınma ve tanımlanmasında verileri eleyerek azaltıyor ve durumu olabildiğince basitleştiriyoruz; ama o göz ardı edilen etkenler hâlâ mevcut, hâlâ etkili. Önemliyi önemsizden, gerekliyi ihmal edilebilirden ayıklama da ciddi bir süreç. Bazen çok küçük bir sapma, kelebek etkisiyle bütün sistemi alt üst edebiliyor. Bir şeyi düzeltiyorsunuz, düzeltme başka bir şeyi bozabiliyor. Dengeyi tutturmak zahmetli. Karar veren, uygulayan hekim de nihayetinde bir insan; yani hatadan esirgenmiş, mükemmel değil; mesleki pratikler eğitim biçiminden, ortam koşullarından, kişisel yatkınlıklardan vb. etkileniyor.

- Bu çerçevede nasıl tanımlarsınız?

Bu meyanda, "malpraktis" tanımlaması yaparken kötü niyet veya abartılı güç ve bilgi uygulamasının aranması gerektiğini kastediyorum. Elbette ki bazı durumlarda o yeterlilik tam olmasa bile acil müdahale durumu söz konusu olabiliyor: Dağda kar altında bir köyde bir pratisyen hekimin sezaryen yaptırmak zorunda kalması gibi, acil trakeostomi (tıbbi amaçlarla, nefes borusuna gırtlak seviyesinin altından dışarı delik açılarak yeni bir nefes yolu sağlanması) vb. Burada malpraktisten değil, cesur bir iyi niyetten söz etmek lazım.

- Hekimin hata yapma hakkı var mıdır?

Hak demeyelim olasılık diyelim. Kimsenin hata yapma hakkı yok, ama herkesin hata yapma olasılığı var. Bunun hak olarak ilan edilmesinin, dil kullanımı açısından, kavramsal açıdan doğru olmadığını düşünüyorum.

- Hekimin hata yapma olasılığı varsa bunun sınırları nedir?

Hekim, mümkün olan bütün olasılıkları hesaba katıp ve mümkünse konsültasyon alarak davranmalı. Konsültasyon ve süpervizyonun çok........

© T24


Get it on Google Play