İsmail Beşikçi: Hakkımda yüzlerce dava açıldı, her zaman suçsuzdum; Kürtlerle ilgili ifadelerinizden dolayı her zaman yalnız kalabilirsiniz
Diğer
08 Mart 2024
İsmail Beşikçi, düşün dünyamızın yaşayan en üretken yazarlarından. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Erzurum'da Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde asistan olarak çalışmaya başladı. O dönem yazdığı yazılar nedeniyle kendisini ihbar eden iş arkadaşları yüzünden tutuklandı. Diyarbakır Cezaevi'nde geçirdiği süreçte sosyolojik çalışmalar yaptığı Kürtler ve kültürleri hakkındaki düşünceleri farklılaştı. Bu değişimin üretimlerine yansıması kaçınılmazdı. Beşikçi, DGM'lerde en çok yargılanan yazar ünvanına sahip. Hakkında açılan yüzlerce dava nedeniyle hayatının 17 yılını cezaevinde geçirdi. Şimdilerde Beyoğlu'nda adını taşıyan vakıfta yapılan çalışmaları izliyor. Vakıftaki 80 bin kitaplık eşsiz kütüphane Beşikçi'nin uğruna yıllarca bedel ödediği bir hayat hikâyesi olarak halka açık olarak hizmet veriyor.
- DGM'lerle ilk ne zaman tanıştınız?
Belge Yayınları'ndan 1990 Mart ayında "Devletler Arası Sömürge Kürdistan" kitabım yayımlandı. Kitaptan dolayı Ayşe Zarakolu ve benim hakkımda DGM'de soruşturma açıldı. Ayşe serbest bırakılırken ben eski ceza yasasında olan 142'ye 3'ten bölücülük suçlaması ile tutuklandım. Cezaevindeyken ikinci kitap "Bilim, Resmi İdeoloji, Devlet, Demokrasi ve Kürt Sorunu" yayımlandı. O kitapta da hem Ayşe hem benim hakkımda soruşturma açıldı. Daha sonra üçüncü kitap: "Bir Aydın, Bir Örgüt ve Kürt Sorunu" yayımlandı. Bu süreçte 1990 Mart'ından 1990 sonuna kadar Sağmalcılar Cezaevi'nde idim.
- Süreç nasıl oldu?
Ankara'dan İstanbul'a gelmiştim. Kitap nedeniyle ifade verdikten sonra tutuklandım. O zaman yargılamalar Gülhane'deki İstanbul DGM'deydi. 1991'in Mart'ında Ankara'daydım. Avrupa'daki nevruz kutlamasına bir mesaj gönderdim. O mesajdan dolayı bu kez Ankara DGM'de soruşturma açıldı ve tutuklandım. Bu sefer Ankara Ulucanlar Cezaevi'ne gönderildim. Kitapları yeniden, Ankara'da Yurt Kitap'tan yayımladık. Böylece 90'lı yıllarda art arda davalar açıldı.
- Soruşturmalar nasıl oluyordu?
İstanbul'da DGM'de ifade verdiğim bir savcı çok yumuşaktı. Beni dinledi. O savcı "Seni tutuklamak zorundayım" dedi ve tutuklama istemiyle hakime gönderdi. İstanbul DGM çok geniş bir salondu. Savcıların oturduğu 5-6 masa vardı. Savcıya ifade verdikten sonra tutuklama talebi için hakime giderken başka bir savcının masasının önünden geçtim. O esnada o masadaki savcı "Beni hatırladın mı" dedi. Hatırlayamayınca kendisi "Ben Sakarya Kaynarca savcısıyım. 1980'de seni tahliye etmiştim" dedi. "Tahliye ederken sana dedim ki bir daha bu işlerle uğraşma. Ama sen hiç kimseyi dinlemedin. Kürdistan Mürdistan deyip duyuyorsun" dedi. O gün tutuklandım. Cezaevine gönderildim.
- O dönem gözaltında tutuyorlar mıydı sizi?
Gözaltında fazla kalmadım. Kitap yayımlanıyordu, hakkında toplatma kararı verilip soruşturma açılıyordu. Bunun üzerine ifade vermeye gidiyordum, sonra tutuklama oluyordu.
- İfadeye sizi çağırıyorlar mıydı yoksa evinizden mi alıyorlardı?
Eve baskınla sabaha karşı geliyorlardı. Sabah ezanı öncesinde geliyorlardı. Kütüphaneyi kurcalıyorlardı, kitaplara bakıyorlardı. Bazılarını alıp götürüyorlardı.
- Komşularınız duyuyor muydu?
Tabii. O zaman özellikle komşuları da rahatsız ediyorlardı. Hatta karşı daireye "Falancayı sorguluyoruz, sen de bulun" diyorlardı. Sabah erkenden paldır küldür çıkıyorlardı merdivenlerden. Komşular gelen gidenlerin seslerinden........
© T24
visit website