menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Birkaç güncel not

3 0
previous day

İlki son günlerin hemen her alanı kaplayan, en son magazin boyutları da eklenen konusu ile ilgili. Koalisyonun küçük ortağının başındaki kişinin kimlerle tokalaştığı ile başlayıp çok yakın zamanların “teröristbaşı”, “bebek katili” ve benzeri sıfatlar olmadan adı anılmazken şimdilerde neredeyse bu adlandırmalar için özer dilenecek hükümlüsünün örgütüne “dağılın” buyruğu vermek üzere parlamento kürsüsüne çağrılmasıyla devam eden, ardından nasıl seçildikleri bilinmeyenler arasında yer alan bir heyetin hâlâ ne konuşulduğu açıklanamaz ziyaretleriyle süregiden, kimine göre bir süreç, kimine göre müzakere, kimine göre bunların hiçbiri olmayan, üstelik böyle diyenlerin suçlu değilse bile en azından şüpheli konumuna sokulacakları bir “şey”…

Şu son sözcük olmasaymış dilimizde, ne her günkü konuşmalar, ne siyasal görüşmeler, ne de derin tartışmalar olabilirmiş herhalde. Yine de siz siz olun, onu çıkarın yazdıklarınızdan, konuştuklarınızdan, atın gitsin. Nasılsa, özellikle günlük konuşmalarınızda, bir kapı, pencere ya da bir delik bulup sızacaktır. O kadarının çok zararı olmaz, deyip geçebilirsiniz.

Geçenlerde, böyle deyip çok gerilere atmış olmayalım, iki gün önce bir arkadaşım bu konuda tartışırken bir söz etmişti, onu hatırladım şimdi. İznini almadığım için adını vermeyeceğim. Mesleki bir sapma denebilir mi bilmem ama, diye söze girerek kendisine haksızlık ettikten sonra şöyle sürdürmüştü: Bizim meslekte herhangi bir sorunla ilgili olarak tartışmaya başlarken önce sorunu tanımlamaya çalışırız. Ondan sonra çeşitli boyutlarını, başka sorunlarla bağlantılarını falan irdeleriz. Burada durmadan konuşanların bir sorundan söz ettikleri anlaşılıyor, ama sorunun ne olduğu belli bir açıklıkla ortaya çıkmıyor; çünkü tanımlanmış değil.

Bu belki de kasıtlı olarak göz yumulan ya da yol verilen belirsizliği pekiştiren şöyle bir saptama da kolayca yapılabiliyordu, bunu da konuştuk. Sürükleyici konumda bulunan politikacıların tümü değilse bile, onların iktidarda olanlarının hemen hemen tümü üç beş ayla anlatılabilecek kadar kısa bir süre önce “Kürt sorunu” diye bir sorun bulunmadığını ya da kalmadığını ileri sürüyor, hatta böyle düşünüp konuşanlara çeşitli ağırlıktaki suçlamalar yöneltiyorlardı. Ancak, ne olmuşsa olmuş, bu konu yeniden “sorun” mertebesine yükselmiş, ayrıca listenin başına yerleşmişti.

Az........

© soL


Get it on Google Play