Toplumsal Denge İçin-III
Toplumsal dengenin varlığı ve gerekliliği, öncelikli ve mutlaka, toplumun, özünün, amacının ve işlevinin gerçekleşmesini ifade ettiği için, ilk olarak bakılması şart olan göstergedir. İkinci olarak, toplumun zaman içinde ortaya çıkan yeni olgulara, olaylara ve durumlara karşı olumlu ve uygun tavır alabilmesi dikkatini sağlama imkân ve gücünü verdiği söylenebilir. Ortaya çıkan yeni olguları, olayları ve durumları fark edebilmek, değişen ihtiyaç ve zaruretleri doğru tespit edebilmek, toplumsal dengenin varlığı ve işleyişiyle doğrudan ilişkilidir. İşte bu ilişki doğru ve anlamlı bir şekilde tespit edilmez, kurulmaz ve toplumsal dengenin özüne uyarlık göstermez ise, bir yandan yanlış bir yola girilebilineceği gibi, diğer yandan, “yabancılaşma” şeklinde nitelendirilecek bir gelişmenin önü açılabilecektir.
Somutlaştırmak için tarihten örnekler verilebilir. Roma İmparatorluğu’nun uzun süren yıkılış sürecinde, sadece Avrupa’da değil, Anadolu ve bugün Ortadoğu denildiğinde ilk akla gelen bölgede, yani Suriye, Filistin, Mezopotamya’da toplumsal dengenin yeniden kurulması için çeşitli girişimler, çabalar, çatışmalar, ihanetler, pusular, dolaplar çevrilmiş, savaşlar yapılmıştır. Bu süreçte, Avrupa kendi içinde toplumsal denge kurabilmek adına, “Haçlı Seferleri” olarak adlandırılan hareketlere yönelmiş ve birkaç yüzyıl buna bel bağlamıştır. “Kudüs”, kurulması amaçlanan yeni toplumsal dengenin simgesi seçilmiştir.........
© Milli Gazete
visit website