İnsan ve güvenlik
İnsanın var olması ve varlığını sürdürmesi için özgürlüğü neredeyse bir ön şart olarak ileri sürülmüştür. Bu düşüncenin hareket noktası, bir anlamda, insan kavramını soyut ve genel anlamı içinde ele almanın doğal bir sonucu şeklinde değerlendirmeye dayanmaktadır, denebilir. İnsan, kavram bağlamıyla soyut ve genel anlamı içinde ele alındığında, ister istemez, gerçeklik şartlarından ve durumundan da soyutlanma gibi bir sakıncayı beraberinde getirir.
Gerçekten birçok düşünürün, filozofun ve sanatçının görüşlerine, sistemine ve eserlerine bakıldığında, insanın soyut ve genel bağlamı içinde ortaya konulduğunu tesbit etmek mümkündür. Sözgelimi Platon, ideal toplum ve devlet (politea, hem toplumu hem de örgütlenmiş siyasi toplumu ifade eder) tasarımını açıkladığı “Devlet” (Politea, Türkçeye çeşitli çevirileri yapılmıştır. Bunlardan birisi de Sabahattin Eyüpoğlu-M.Ali Cimcoz, Remzi Kitabevi, Beşinci Basım, İstanbul 1985, çevirisidir) adlı diyaloğunda insanı soyut ve genel anlamı içinde ele alıp inceler. Böyleyken bile Platon, insanın gerçeklik şartlarına ve durumuna yer yer göndermede bulunur. Mesela, insanın varlığını sürdürmesi için zorunlu ve doğal bir şart olarak ihtiyaç duyduğu topluma ve onun niteliklerine dikkat çekerek, on dokuzuncu yüzyılda bağımsız bir disiplin olarak kurulan sosyolojinin bakış açısını yansıtır. Kuşkusuz, Platon’un çıkış noktası olarak aldığı ve Sokratik erdemin tartışılmasına kaynaklık eden “erdemli bir hayat yaşamak mümkün müdür?” önermesiydi.
Bu çerçevede yapılan tartışmalar, ileri sürülen görüşler ve yapılan değerlendirmeler insan hakkında bir yaklaşımın oluşmasına yardımcı olsa da, gerçeklik şart ve durum itibariyle insanın varlığını ve hayatını tam olarak ortaya........
© Milli Gazete
visit website