Belli bir dönemde ortaya çıkmış belli bir düşünce, sanat-edebiyat, siyaset vb. hareketleri veya akımları, bugünün kavramları, anlayışları, görüşleri, kısaca zihniyetiyle değerlendirmek birtakım sorunları da göze almak anlamına gelir. Fakat bugünün düşüncesinin, sanat-edebiyatının, siyasetinin, özetle kültürünün geçmişten süzülüp geldiği de inkâr edilemez bir olgudur. Gerçekten bugünün kültürünü anlamaya ve araştırmaya başlayan bir kimse, kaçınılmaz olarak bu tür sorunlarla karşılaşır, beklenmedik ikilemlere düşer, istememiş olsa bile yanlış yargılar vermek durumunda kalabilir.

Bu ve benzer sorunlarla karşılaşılabileceği ihtimalini göz önünde tutsak da, geçmişte meydana gelmiş düşünce, sanat-edebiyat, siyaset vb. konuları yeniden ele almak, araştırmak, irdelemek gerekir. Kimi zaman da bu bir zorunluluk niteliği kazanır ve bu zorunluluk yerine getirilmediği takdirde, yapılan araştırmalar, irdelemeler, değerlendirmeler yerli yerine oturtulamaz, hatta boşuna bir çaba gibi gözükebilir.

Ne var ki, düşünce, sanat-edebiyat, kültür, şöyle veya böyle geçmişi içkin olarak meydana gelir, oluşur, değişir, gelişir, yenilenir ve yeni oluşumlara imkân ve ortam sağlar. Bu durum “süreklilik” şeklinde nitelendirilmiştir. Sürekliliğin gerçekleşmesi zaman ve mekân bağlamında bazı farklılaşmalar gösterebilir, ama varlığı bunlarla sınırlı değildir.

Bernard de Mandeville’in “Arılar Ülkesi” adlı eseri ve simgelediği anlamı hatırlatma gereği duymamızın elbette bir nedeni vardı. Gerçi, 17. yüzyılda İngiltere’de yaşamış bir yazarın görüşleri, belki İngiltere, dolayısıyla Avrupa, daha geniş anlamda Batı düşüncesi, sanat-edebiyatı, kültürü için bir anlam taşıyabilir, ama diğerleri, özellikle de bizim açımızdan bir anlam ifade etmez denebilir. Bir yönüyle, bu türden bir yaklaşım yapılabilir ve dikkate almak da gerekebilir. Çünkü düşünce, sanat-edebiyat, kültürel geleneğin sürekliliğinde öncelik verilmesi gereken kendine özgü olan anlamlar, nitelikler, özellikler ve gereklerdir. Ancak bütün bunların değerlendirilmesinde, karşıt konumda olanlara bakmak, bir kıyaslamaya başvurmak, en azından yöntem gereği, kaçınılmazdır.

Bu ön hatırlatmalardan sonra, özellikle bugün yürütülmeye çalışılan siyaset alanındaki iktisadi uygulamaları anlamak ve ona göre değerlendirmek için, bu tür yaklaşımlara göz atmakta yarar vardır. Mandeville’in Arılar Ülkesi’nde ifade etmeye çalıştığı görüşler, 17. yüzyılda Batı düşüncesinde ve biliminde farklı yaklaşımlara konu olmuş ve sonraki yüzyıllarda genişleyerek yankı bulmuştur. Orada insanın doğasının “bencil” olduğu önermesi, kuşkusuz olduğu gibi kabul edilmeyerek daha geniş ve ayrıntılı bir şekilde ele alınarak tartışılacak ve eleştirilecektir. İnsan olarak bireyin bencilliği, Mandeville’in ileri sürdüğü üzere, dinin, ahlâkın, hukukun, kısaca kültürel değerlerin ve kuralların yadsınması yargısına götürülmeyecektir. Aksine insan olarak bireyin bu değerleri ve kuralları ne oranda güçlendirilirse, toplumsal hayatın ve düzenin kurulması, yerleşmesi ve sürdürülmesi bağlamında da bir zorunluluk olarak görülecektir. Sözgelimi, 18. yüzyılda Fransız Aydınlanma hareketinin önde gelen yazarlarından biri olan Voltaire, halkı kastederek, onların benimsediği dini, ahlâkı vb. kabul etmediğini, ama toplumsal düzen bakımından buna gerek olduğunu dile getirmiştir. Çünkü bir toplumda birliğin, düzenin var olabilmesi için bunlara ihtiyaç olduğunu kabul eder ve “sizin özgürlüğünüzü de savunacağım” şeklinde bir ifadede bulunur. Aristokrasiye mensup olmasına rağmen, aristokrasiyi ortadan kaldıracak Fransız Devrimi’ni düşünce yönüyle hazırlar.

Özetle, Mandeville’in insan doğasını bencil olarak tanımlamak adına dini, ahlâkı, hukuku bunu engelleyici olarak gören anlayışının farklı görünüşler altında ortaya çıkması ve genel geçer bir yaklaşım biçiminde benimsenmesi, sadece Batı düşünce ve kültüründe geçerli sayılmamalıdır. Öyle ki, bunlara karşı gibi duran günümüzdeki siyaset söylem ve uygulamalarında, adı konulmamış bir ilke olarak benimsenip uygulanması durumuyla karşı karşıyayız. Elbette, bu söylem ve uygulamalarda, başvurulan gerekçeler, günün pörsümüş moda deyimiyle “yerli ve milli” olarak nitelendirmesi, gerçekliği, gölgelemekle birlikte, ortadan kaldırmamaktadır. Sözgelimi, bir Kanada şirketinin temsilcisi olan bir bakanın uygulamaları sonucunda, Mardin veya Kilis’in o kendine özgü damak tadı olan mercimeği yerine, marketlerde Kanada mercimeğinin satılması, herhalde bir çaresizliğin gereği sayılamaz. O bakan, “paramız var ki ithal ediyoruz” biçiminde abuk sözler bile edebilmişti, ama dövizin dibi kuruyunca, kerrakesi de ortaya çıkmıştı.

QOSHE - Arılar Ülkesi-ıı - İsmail Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Arılar Ülkesi-ıı

4 0
10.01.2024

Belli bir dönemde ortaya çıkmış belli bir düşünce, sanat-edebiyat, siyaset vb. hareketleri veya akımları, bugünün kavramları, anlayışları, görüşleri, kısaca zihniyetiyle değerlendirmek birtakım sorunları da göze almak anlamına gelir. Fakat bugünün düşüncesinin, sanat-edebiyatının, siyasetinin, özetle kültürünün geçmişten süzülüp geldiği de inkâr edilemez bir olgudur. Gerçekten bugünün kültürünü anlamaya ve araştırmaya başlayan bir kimse, kaçınılmaz olarak bu tür sorunlarla karşılaşır, beklenmedik ikilemlere düşer, istememiş olsa bile yanlış yargılar vermek durumunda kalabilir.

Bu ve benzer sorunlarla karşılaşılabileceği ihtimalini göz önünde tutsak da, geçmişte meydana gelmiş düşünce, sanat-edebiyat, siyaset vb. konuları yeniden ele almak, araştırmak, irdelemek gerekir. Kimi zaman da bu bir zorunluluk niteliği kazanır ve bu zorunluluk yerine getirilmediği takdirde, yapılan araştırmalar, irdelemeler, değerlendirmeler yerli yerine oturtulamaz, hatta boşuna bir çaba gibi gözükebilir.

Ne var ki, düşünce, sanat-edebiyat, kültür, şöyle veya böyle geçmişi içkin olarak meydana gelir, oluşur, değişir, gelişir, yenilenir ve yeni oluşumlara imkân ve ortam sağlar. Bu durum “süreklilik” şeklinde nitelendirilmiştir. Sürekliliğin gerçekleşmesi zaman ve mekân bağlamında bazı farklılaşmalar gösterebilir, ama varlığı bunlarla sınırlı değildir.

Bernard de Mandeville’in “Arılar Ülkesi” adlı eseri ve simgelediği anlamı hatırlatma gereği duymamızın elbette bir nedeni vardı. Gerçi, 17. yüzyılda İngiltere’de yaşamış bir........

© Milli Gazete


Get it on Google Play