menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Suriye’de bumerang ve yolun sonu

355 20
04.07.2024

Türkiye, Suriye’de ektiğini biçiyor. Suriye'de silahlı isyanı tezgâhlayanlar, bunun için Türkiye’yi silah, mühimmat ve cihatçı otobanına dönüştürenler, vekalet savaşıyla şehirleri cehenneme çevirip milyonları göç ettirenler, duvara tosladıktan sonra yanlıştan dönmek yerine milis beslemeye devam edip komşuda paralel devletçilik oynayanlar şimdi sınırın altında ve üstünde serptikleri mayınlar patlarken ıslık çalarak sıyrılacaklarını sanıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "kasap", "katil" ve "diktatör" dediği Suriye Devlet Başkanı Beşşar el Esad’la ailece görüştüğü günlere dönmek istediğini söylerken "Suriye'nin iç işlerine karışmak gibi bir derdimiz asla yok" diyor. Suriye’ye 3,5 askeri harekât düzenlemiş, 200’ün üzerinde askeri üs kurmuş, övüne övüne 120 bin mevcutlu Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) ilan etmiş, Antep’te ‘Suriye Geçici Hükümeti’ diye paralel yapı kurmuş, askeri muhalefete kalkan, sivil muhalefete hami olmuş ama yine de Suriye’nin iç işlerine karışmıyormuş!
Türkiye’de sığınmacılara karşı milliyetçi-ırkçı bir mutabakatla pogrom kalkışmaları olurken işler Suriye’de de çığırından çıktı. Kayseri’deki linç girişiminin ardından Afrin, İdlib, Azez, Cerablus, El Rai ve Marea gibi yerlerde TIR’lar, askeri üsler, valilik binası, PTT gibi hizmet kurumları ve Türk bayraklarının hedef alınması Suriye politikasının iflasını resmediyor. Osmanlı tohumlarını suladıkları yerlerde de dikenler çıkıveriyor; neden şaşırıyorlarsa!

***

Evet içeride ve dışarıdaki gelişmeler Suriye’de politika değişikliğini emrediyor. Sığınmacı meselesi artık yakıcı hal alıyor. İsrail, Lübnan’a cephe açarsa ateşi Suriye’yi de içine alabilir. ABD’de seçimlerden Donald Trump çıkarsa Suriye’de sürpriz gelişmeler olabilir. Türk askerinin bulunduğu Suriye ve milyonlarca Suriyelinin bulunduğu Türkiye tablosu büyük yangını ya da sürpriz gelişmeleri beklemeden Şam-Ankara uzlaşmasını zorunlu kılıyor.
Fakat dönüş yaparken ‘masumiyet’ pozu vermenin anlamı da yok. Son bir çıkış şansı kalmışken buna uygun manevra şart. Moskova masası heba edildi. Esad’la el sıkışmaya mahkum ama inatçı bir kibirle dayatmalarda bulundu:
Ne askerleri çekerim ne de muhaliflerin fişini. Önce sen Fırat’ın doğusundaki özerk yönetime düşmanlığını bir göster, senin gücün yetmiyorsa ben de el atarım; bir de benim himaye ettiğim şu muhalif güçleri yönetime ortak et; yanı sıra hızlıca şehirleri yeniden inşa etmeye koyulalım, sığınmacılar da dönsün, sen kazan ben de kazanayım. Müteahhitler abat olsun!

***

Ankara’nın kafasındaki denklemle normalleşme zor.

Türkiye’nin girdiği yerden çıkmadığına dair 1970’lerden Kıbrıs, 1990’lardan Irak ve yakın tarihten Libya örnekleri var. Dönen tartışmalardan çıkardığımız sonuca bakılırsa Esad, Erdoğan’dan garantörlerin güvencesinde resmi ve yazılı taahhütlere dayalı bir çekilme takvimi olmadan adım atmak istemiyor. Erdoğan sözlü taahhütle yetinip resmi güvenceden kaçıyor. Ayrıca Esad, Erdoğan’ı ödüllendirmek için yanıp tutuşmuyor. Aksine bütün felaketlerden Erdoğan’ı sorumlu tutuyor. Ruslar çekilme konusunda iki tarafı tatmin edecek bir formül bulmaya çalışıyor. Takvime bağlı aşamalı çekilme üzerinden gidiyorlar.
İkinci husus; Ankara ısrarla BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca muhalifleri yönetime ortak edecek yeni anayasa ve seçimlerden bahsediyor. Bu kararın üzerinden 9 yıl geçti ve artık hikâye oldu. Bunun gölgesinde Cenevre süreci de Astana süreci de bir yere varmadı. Esad’ın yıkılmak üzereyken reddettiği bir formülü şimdi kabul etmesi çok iyimser bir beklenti. O formülle Şam’a atılacaklar arasında IŞİD, El Kaide, Müslüman Kardeşler ve bunların makyajla soldurulmuş türevler var.
Bu konuda uzlaşma olmadan Esad’la el sıkışmak silahlı grupların fişinin çekilmesi anlamına geliyor. Önlerinde üç seçenek var: Sonuna kadar savaşacaklar, silah bırakacaklar ya da Türkiye’ye çekilecekler. Bunlara alternatif sunmadan “paydos” demek ihanet sayılacağı için Türkiye’nin başına da bela olabilirler. Adanmış cihadi-selefi yapılardan söz ediyoruz. Ayrıca çıkar çarkı duracak savaş ağalarından. Al sana bumerang!
Türkiye M-4 yolunun çeperleri başta olmak üzere üç farklı cepte oluşturduğu koruma duvarını kaldırdığı zaman Suriye ordusu Rusya ve İran’ın desteğiyle bu grupları hızlıca dağıtabilir. Bu, Astana süreciyle gerilimi düşürme bölgeleri oluşturulurken yeşil otobüslerle Hama, Humus, Şam ve Kuneytra’dan kuzeye taşınan silahlı gruplar için ikinci bir süpürme operasyonu anlamına geliyor. Ama bu sefer Türkiye’den başka çekilecek yerleri yok. Açıkçası Esad bunları "Türkiye’nin sorunu" olarak görüyor. Tabii bu grupları çatışmayla halletme seçeneği büyük bir göç akınını da tetikleyebilir. Bölgedeki sorunların başında İdlib’e hükmeden HTŞ........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play