Kritik görüşme öncesi kalkınma planı analizi
Geçtiğimiz hafta Sayın Erdoğan ve Sayın Özel arasında yapılan görüşmeden anlıyoruz ki, kalkınma planı ve orta vadeli programa bir destek isteniyor. Yıllar yılı kalkınma ekonomisi dersini vermiş bir akademisyen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu planının iki eksiği var.
Bildiğiniz gibi bayram tatili sonrası CHP ekonomi kurmayları ile Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında bir görüşme gerçekleşecek. Bu görüşmeyi “normalleşme” sürecinin ekonomi politikası tarafında atılan olumlu bir adım olarak görüyorum.
Geçtiğimiz hafta Sayın Erdoğan ve Sayın Özel arasında yapılan görüşmeden anlıyoruz ki, kalkınma planı ve orta vadeli programa bir destek isteniyor. Ben de bu yazıda destek istenen kalkınma planı hakkında yazmak istiyorum.
Yıllar yılı kalkınma ekonomisi dersini vermiş bir akademisyen olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kalkınma planının iki temel eksikliği var: kalkınma ve plan! Karşımızda daha çok somut bir plandan yoksun, kalkınma perspektifi zayıf bir iyi niyet belgesi var.
Neden kalkınma yok diyoruz? Çünkü bir kalkınma planı en başta bir vatandaşın temel ihtiyaçlarını karşılaması üzerine kuruludur. Hepimizin bildiği Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en altta gıda, barınma, dinlenme, güvenlik gibi ihtiyaçların karşılanması bulunur. Daha sonra da bir kalkınma planından fırsat eşitliğini ve sınıflar arası geçişkenliği nasıl iyileştireceğini bir plan çerçevesinde anlatması beklenir.
Kalkınma planı bize ülkemizin içinden geçtiği barınma krizini nasıl aşacağı ile ilgili neredeyse hiçbir şey demiyor. Dikkat edin konut krizi değil barınma krizi diyorum çünkü başka şehirlerde okuyan öğrencilerin yurt çıkmadığında eğitimlerine ara verip memleketlerine döndüğü, yaş almış vatandaşlarımızın çocuklarının yanına taşınmak zorunda kaldığı bir süreç yaşıyoruz.
Pandemi sonrası kira endeksinin h arttığı (Euro bölgesinde ’lük bir düşme var), konut fiyatı-ortalama ücret oranının son bir yılda H artığı bir ülkede (Euro bölgesinde bizden sonraki en yüksek oran ) barınma krizinin sadece daha fazla konut yaparak çözülmeyeceği ortada. Üstelik bu ülkede sadece en zengin %5’lik kesim ortalama olarak 20 yıldan daha genç konutlarda oturabiliyor. Bu ülkenin u’inin oturduğu konutların ortalama yaşı 25 yıldan fazla. Kalkınma planı bu hayati konuda da sessiz.
Kalkınma, aynı zamanda ucuz ve kaliteli gıdaya erişmek demek. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin üçte ikisi 2 günde bir et, tavuk ya da balık içeren bir yemeği yiyemiyor. Küresel tarım katma değerinden aldığımız pay devamlı düşüyor. Tarımsal amaçlı transferlerin bütçeden aldığı pay 15 yılda %3.63’den %1.28’e gerilemiş.
Daha can alıcı olanını yazayım: TÜİK tarafından yeni açıklanan hane halkı tüketim harcamaları anketi en düşük gelire sahip ’lik grubun bütçesinin üçte birinden fazlasının gıda harcamasına gittiğini, işin içine ulaşım ve barınma girince de bu oranın üçte ikiye çıktığını gösteriyor. Kalkınma planı gıda enflasyonunu kalıcı olarak çözebilecek bir tarım reformundan ya da ulaşım maliyetlerinin makul seviyelere nasıl çekileceğinden de bahsetmiyor.
Kalkınma demek, daha eşit gelir dağılımı demek, yoksulluğun az olduğu bir ülke demek… Son 15 yılda bütün dünyada gelir eşitsizliğinin
en fazla arttığı ülkelerde beşinci sıradayız. 7 milyon yoksul çocuğumuz var. Türkiye’de 0-17 arası çocukların ve gençlerin E’i, yani yaklaşık yarısı yoksul ya da sosyal dışlanma riski altında. AB’de bu oran $. Sadece son 10 senede bu oran tam artmış. Kalkınma planı çocuk........
© Dünya
visit website