Fransa’nın demokrasi krizi
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin yükselişine bir kez daha tanık olmuştuk. Fransa Devlet Başkanı, meydan okuyup Fransa’da parlamentoyu feshedip, seçime gitme kararı aldı ve sonuçta boyunun ölçüsünü de almış oldu. Fransa’nın neo-liberal Napoleon’u seçimden beklendiği gibi ağır bir yenilgi ile çıktı. Bu sonucu beklemeyen belli ki sadece kendisi idi. Büyük bir ihtimalle, seçmenlerin bir kez daha ‘aşırı sağı engellemek’ için harekete geçeceğini düşünmüştü.
Bu vesile ile, ‘aşırı sağı engellemek’ çabasının demokrasi açısından ne anlama geldiğini üzerinde durup biraz düşünelim. Malum, demokrasilerin ayakta kalması için asgari bir mutabakat zemini gerekiyor. O nedenle, demokrasiler, seçmenler, siyaset, merkez sağ ve solda yoğunlaştığı ölçüde istikrar kazanıyor, uç siyasetlere savrulduğu ölçüde, toplumsal-siyasal kutuplaşma, istikrarsızlık yaratıyor.
Diğer taraftan, ‘aşırı’ veya ‘uç’ dediğimiz sağ ve sol siyasetler, liberal demokrasilerin vazgeçilmez kabul ettiği değer ve ilkelere kuşku ile baktığı için, demokrasi krizi ortaya çıkıyor.
Liberal demokrasilerde, liberal ekonomik model, bireysel ve siyasal özgürlükler, farklılıkların çoğulcu bir anlayış içinde bir arada yaşaması ilkesinin, asgari mutabakat zemininin ana hatlarını oluşturması bekleniyor.
Batı dışı dünyada demokrasi sorunu her zaman tartışma konusu oluyor. Ancak ‘gelişmiş Batı demokrasileri’ dediğimiz dünyada da 2000’li yıllardan itibaren ve giderek daha fazla göze batacak ölçüde bir demokrasi krizi yaşanmaya başladı.
‘Otoriter popülizm’in yükselişi, Batı dışı dünyanın sorunu olmaktan çıkıp, merkeze yerleşti. Batı demokrasilerinde, aşırı/popülist sağın yükselişi, öncelikle, göçmen sorununun yarattığı yabancı düşmanlığı, aşırı milliyetçilik, faşizan........
© Dikgazete.com
visit website