menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sindrella Kompleksi, Bahar Dizisi ve Çalışma Korkusu

6 1
16.07.2024

Başladığı günden beri yoğun bir izlenme oranına sahip olan ve Doctor Cha isimli Güney Kore dizisinden uyarlanan Bahar, uzunca süredir ekranlarda görmeye alışkın olmadığımız bir yerden, seyirciyi, bilhassa kadın seyirciyi yakalayarak farklı bir feminist güçlenme ilişkisi oluşturmaya meyletti. Muhafazakâr toplum yapısıyla Türkiye’deki dizi sektörünün yakınlaşmakta zorlanmayacağı bir sosyal ilişkiler ağına sahip olan Kore dizi dünyası, bugün özellikle adolesanlar arasında büyük bir popülariteye sahip. Ancak uyarlamaya “şimdilik” sadık kalınmakla beraber “Doktor Bahar”ı “Doctor Cha”dan ayıran birçok husus var. Cast seçiminden sinematografik estetiğe kadar açık ara muadilinden ayrılan ve çarpıcı bir sezon finali yapan Bahar dizisini bu yazının konusu yapan nokta, dokuzuncu bölümde dizinin başrol karakteri olan Bahar’ın, Nil Karaibrahimgil’e ait olan “Ben Aptal Mıyım” şarkısını seyirciyi mest eden performansıyla seslendirdikten sonra yaptığı konuşma ve bu konuşma sırasında Bahar’ın hastane psikiyatristinin de onayına sunduğu bir kavram: “Sindrella Kompleksi” ya da Bahar’ın söylediği haliyle “Sindrella Sendromu”. Meslekî kariyerini eşi, çocukları ve eşinin ailesi için yarıda bırakan Doktor Bahar’ın kendisine donör olabilecekken “kaçan” eşi Doktor Timur’un gözlerine bakarak sahnede yaptığı konuşma ya da attığı “tirat” şu şekilde:

Hepiniz öncelikle geceye hoş geldiniz. Küçük bir duyuru yapmak istiyorum. Bu gece aynı zamanda bir organ bağışı gecesi olsun istiyoruz biz. Çok yakın bir zamanda ben de böyle bir ihtiyaçla sınandım. Biz kadınlar, yaşamımız boyunca sevdiklerimiz için bir sürü fedakârlık yapıyoruz. Bizden istenilenleri yaptığımızda, bizden isteneni kusursuz bir şekilde yaptığımızda galiba biraz da içten içe o hayalini kurduğumuz ödüle ulaşabileceğimizi zannediyoruz. Aslında “Külkedisi Sendromu” da deniyor buna, hocam siz daha iyi bilirsiniz. Bunu da aslında birazcık özgürleşme korkusu getiriyor. Ama ne oluyor, yani arabalar balkabağına döndüğünde elimizden giden zamanla böyle baş başa kaldığımızda, işte o zaman korkular başlıyor. Gelecek korkusu, çocuklarımıza ne olur kaygısı, bizi mutsuz evliliklere, evlere odalara hapsetti. Ve kötü haber, ucunda ödül yok! Bundan kısa bir süre önce ödül bekleyen bir külkedisi iken, yani, bir karaciğer yetmezliği yaşadım, eşim uyumlu çıktı ama donör olmadı. Yaa neyse ben… Şu anda da bunu, aslında uyanmak için sihirli sözcüklere ya da intikam almak için öfkeye ihtiyacım yok, benim kendime, bizim kendimize vereceğimiz en büyük ödül kendimizi hatırlamak. Ben de bunu yaptım, kendimi hatırladım.

İşte tam da satır aralarındaki bu kavramsal nokta atışları, “Bahar: Uyanmaya Hazır Mısın?” dizisini, feminist bir uyanışa ve (diziye yapılan seyirci yorumlarına da bakılacak olursa) seyirci için bir “güçlenme (empowerment)” hikâyesine dönüşme potansiyeli taşıyor. Peki bahsedilen bu Sindrella Kompleksi ne demek ve iş yaşamını nasıl etkiliyor derseniz, cevabı Colette Dowling’den alıyoruz.

Colette Dowling’in Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu’nu ele aldığı kitabında[1] geliştirdiği kompleks, kurtarılmaya ihtiyacı olmayan bugünün kadını için, uygun veya yapıcı gözükmeyen ve öğretilmiş bir kurtarılma arzusuna dayanır. Her kadın için net olmayan bu arzu, neredeyse her kadında vardır ve en az beklenen anda ortaya çıkarak kadınların hırslarını söndürür. İlgili arzunun, kadınların ve çocukların vahşilerden korunmak için erkeğin fiziksel gücüne ihtiyaç duyduğu mağara günlerine dek götürülebilir olduğu savını öne süren Dowling, günümüze uygun düşmeyen bu arzunun bugünün kadınını eski ve yeni sosyal görüşler arasında bıraktığını söyler. Ancak artık ona göre, kadınlar eski rollerine de dönmeyecektir; bu işlevsel ve gerçekçi değildir. Artık beyaz atlı prensler yoktur, mağara adamları daha küçük ve zayıftır. Bu anlamda da........

© Birikim


Get it on Google Play