İmaj, propaganda ve teknik kapasite
Devletlerin kendilerini inşa sürecinde belirli mitlere ihtiyaç duydukları ve bunları ön plana çıkardıkları bilinir. Belirli anlatılar etrafında kurulan kimlik örüntüleri, yaygın biçimde medya imkanları ile daha geniş kitlelere ulaştırılır. Benlik inşasına büyük katkı sağlayan bu tür dönemlerde, medya araçları propaganda amacıyla araçsallaştırılır. Tarihsel anlatılar, çarpık kurgular, ötekileştirme ve istenilen yönde kategorize etme gibi birçok yöntem bu aşamada karşımıza çıkar. 7 Ekim sonrasında İsrail üzerinden çokça tartıştığımız bu konu, 1948 ve sonrasındaki devlet gücü aracılığıyla sistematik bir hal almıştır. Sonrasında Siyonist ideolojinin baskın hale gelmesiyle propaganda önceliklendirilmiş ve bütün alanlarda hissedilir hale gelmiştir. Bugüne kadar konvansiyonel medya aracılığıyla çok yoğun biçimde hissettiğimiz Siyonist ideoloji, dijital dünyanın imkanlarından da çok yoğun biçimde yararlanmakta ve bu gücü kendi etkisini artırma adına hem askeri hem de diplomatik alanda kullanmaktadır. 7 Ekim sonrasında çokça tartışılan güçlü İsrail miti önemli tartışmalara neden olsa da bu tartışmaları ortadan kaldırma adına İsrail’in bir seferberliği söz konusu. İsrail’in son yıllarda elde ettiği teknik kapasite 7 Ekim sonrasında sarsılan İsrail imajını da yeniden tahkim etmeye yardımcı olmaktadır. Özellikle son dönemde İran’da nükleer tesislere yapılan siber saldırıların yanı sıra birçok isme yönelik suikast, bozulan imajın yeniden güçlendirildiğine işaret etmektedir. Muhsin Fahrizade ve Kasım Süleymani ile başlayan, Heniyye ve Nasrallah ile sonlandırılan bu kaba güç gösterimi, İsrail’in sahip olduğu teknik ve istihbari kapasite üzerinden değerlendirilmekte ve bu durum da İsrail mitinin........
© Yeni Şafak
visit website