Allah varsa neden kötülük var? -I
“İnsan nedir?” sorusuna
“Bir damla kan; yüz bin endişeden ibaret bir varlık
(Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe)”
diye cevap vermiş büyük şair Sa’dî Şirâzî. İnsan olmak, zor iş. “İnsan” olmanın farkına vararak yaşamaya çalışmak; hayata, ölüme, varlığa, yokluğa dair kafa yorarak, bunları -künhüne asla vâkıf olamayacağımızı bile bile- anlamaya ve sorgulamaya çalışmak, bu zorluğu daha da şiddetlendiriyor. Lâkin madem Hikmetli Kitap’ın buyruğuna göre (Ahzâb 33/72)
insandır emaneti yüklenen
; o halde çâr nâçâr yüklendiğimiz bu emanetin sorumluluğunu elimizden geldiğince yerine getirmek durumundayız. Madem Yüce Yaratıcı, bu varlık âlemine gelmemizi, varlığı hissedip varoluşu ve varlıkları temâşâ etmemizi murat etmiş, o halde bu temâşânın zevkini yaşamalı. Bu temâşâ, en az güzellikler ve mutluluklar kadar çile ve ıstıraplarla dolu; musibet ve belâlarla, yenilgi ve ihanetlerle çepeçevre kuşatılmış. Sanki insan, doğumundan ölümüne kadar kendi acziyetini, güçsüzlüğünü ve çaresizliğini; dert ve ıstıraplarını, en nihayet sonlu oluşunu, hayata vedaya her an bir adım daha yaklaştığını, yani an be an kendisinin dünya hayatı itibariyle
“yokluğa giden yolculuğu”nu seyretmek üzere var olmuş
. Evrenin, bir Yüce Kudret tarafından hikmetli bir sebebe binâen yaratılmış olduğuna tüm zerreleriyle inanan Müminler olarak asla pesimist/karamsar olamayız. Zira iman en büyük umuttur. Allah, umudun bir başka ifadesidir. Hem de sonsuz umudun… Ve bu umuttur; yaşadığımız dünyanın kirlerinin, ihanetlerinin, zulüm ve kötülüklerinin ortasında bize nefes aldıran.
Hayata ağlayarak başladık hepimiz. Var olduğumuzu ağlayarak anladık ve anlattık. Bu açıdan
“Var olmak, ağlamaktır.”
desek, yanlış olmaz herhâlde. Ve Reis Bey’e söylenen o muhteşem söz:
“Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz.”
Ağlamak, anlamaktır o hâlde. Ağladıkça anlıyoruz........
© Yeni Şafak
visit website