Musıki dünyamızın seçkin isimlerinden Nevzat Atlığ Bey de, bâki kalan bu kubbede hoş bir seda bırakarak ebediyete intikal etti. Allah taksiratını affetsin, mekânı cennet olsun. Ben bu yazımda merhumun, İbnülemin Mahmud Kemal Bey’le olan yakınlığından, onun sohbet ve musıki meclisleriyle ilgili hatıralarından söz etmek istiyorum.

Erbabının iyi bildiği üzere, İbnülemin Bey’in Mercan’daki konağı tam bir ilim, irfan, sohbet ve musıki meclisi idi. Süleyman Nazif, babası Seyyid Mehmed Emin Paşa’dan kalan bu tarihi konağa “Darü’l-Kemal” adını vermişti. Müdavimleri her pazartesi akşamı Darü’l-Kemal’de icra edilen fasıllara katılmak, Efendi hazretlerinin tadına doyum olmayan sohbetlerini dinlemek suretiyle kemale eriyorlardı. Buraya her meslekten, her tabakadan insan geliyordu. Devrin ünlü edebiyatçıları, tarihçileri, musıkişinasları, meşhur devlet adamları tabii ki müdavimlerin en gözde şahsiyetlerini teşkil ediyordu. Bu müdavimler arasında asıl mesleği doktorluk olduğu halde musıki ile iştigal eden kimseler de vardı.

Birkaç örnek vermek gerekirse Dr. Alaeddin Yavaşça, Dr. Âsaf Ataseven ve yazımıza konu olan Dr. Nevzat Atlığ gibi isimleri zikredebiliriz. İbnülemin Bey -bilindiği gibi- Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar, Son Asır Türk Şairleri, Son Hattatlar, Hoş Sada-Son Asır Türk Musıkişinasları gibi son derece önemli eserlere imza atmak suretiyle kültür dünyamıza büyük bir katkıda bulundu. Hakkını yemeyelim, bunları ilk defa devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel yayımladı. Aradan geçen uzun bir süre sonra, külliyat halinde tekrar neşredilmesi gündeme gelince Ketebe Yayınlarıyla anlaşma imzalandı. İbnülemin hakkında üç cilt bir eser hazırladığım ve ayrıca yine onunla ilgili olarak birçok yazı yazdığım için olacak, merhumun vârisleri özellikle Sayın Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, benimle de bu konuyu birkaç defa istişare etti. Şimdi üstadın bütün eserleri peş peşe ve büyük bir titizlikle neşrediliyor. Son Hattatlar ve Hoş Sada okuyucularıyla buluştu. Diğerleri de –inşallah- onları takip edecek.

Hoş Sada ve Nevzat Atlığ konusuna gelince, bu değerli eser İbnülemin Bey’in vefatıyla yarım kalmıştı. Rahmetli Avni Aktuç, himmet edip kitabı tamamladı. Merhum Nevzat Atlığ, Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın isabetli ricasıyla Son Asır Türk Musıkişinasları’nın işte bu son baskısı için “Soluk Hatıralardan Yankılanan Nağmeler” başlığıyla uzunca bir takdim yazısı kaleme aldı. Bu yazıya ait dipnotlarından birinde -sağolsun- “Efendi Hazretleri hakkında bağımsız bir kitap ile bir çok yazı bulunduğunu belirteyim. Hakkındaki yazıların bir kısmı Dursun Gürlek’in başarılı kitabında bir araya getirilmiştir” cümlesiyle ismimi zikretme lütfunda da bulundu.

Şimdi, gerek bu mukaddimede, gerekse benim, “Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi” isimli eserimde Efendi Hazretleri ve Nevzat Atlığ ilişkisine dair

bazı hatıraları her ikisine de rahmet vesilesi olması niyetiyle sizlere nakledeyim:

Nevzat Bey diyor ki:

İbnülemin Mahmud Kemal Bey’i daha çok Türk örf ve an’anesinin yaşandığı bir evi yaşatan bir insan olarak tanıdım. Orada oturulacak yerler belli bir kaideye bağlıydı. Keza konuşmak da öyleydi. Kendisi meclisin en büyüğü olduğu için söz verirse konuşulurdu. Aksi takdirde bir şey söyleyemez, aklınıza geleni pattadak konuşamazdınız. Bu bakımdan hiçbir üniversiteden alınamayacak sosyal dersleri biz İbnülemin Mahmud Kemal’in evinde aldık. Oraya gelenlerin her birinin geniş bilgilerinden istifade ettik. Ama bu herkese nasip olacak bir şey değildi. Hele bugün, bunun hiçbir benzerini göremiyoruz. Bunlar nur dağıtan insanlardı. Bilgiler nâmütenahiydi. Bu bilgi ummanı ister istemez taşardı. Biz de bu taşan bilgilerden nasibimizi aldık.

Efendi hazretleri bizi mıknatıs gibi çekiyordu. Merhumun bu cezbedici yönü o kadar gelişmişti ki, hakarete bile uğrasanız ertesi hafta yine gitmekten kendinizi alamazdınız.

Enteresan taraflarından biri olarak söyleyebilirim ki, en çok rast makamını sever, her nedense hüzzam makamından hiç hoşlanmazdı. Biz orada usulen bütün fasılları yapıyoruz. Bir gün dayanamadı, sordu: “Efendim, bu akşam ne yapacağız?” Şöyle cevap verdik: “Efendi hazretleri, bütün fasılları yaptık. Müsaade buyurulursa bu akşam da bir hüzzam faslı yapalım!”

Şöyle bir döndü: “Sen hemen eyle tekellüm, râzıyım düşnâme ben” mısraını değiştirdi ve “Sen hemen eyle terennüm, râzıyım hüzzâme ben” şeklinde söyledi. O akşam hüzzam faslı yaptık. Yahu, pek de güzelmiş, çok memnun oldum, dedi.

Bu münasebetle üstadın bir başka şarkıda da değişiklik yaptığını belirteyim. Yesari Âsım Arsoy’un Hüseyni şarkısındaki “Çıkmam, Allah etmesin meyhâneden” mısraını “Girmem, Allah etmesin meyhâneye” diye değiştirmişti.

Meclise girdiğimiz zaman sohbet olur, herkes beklenir, herkes yerine oturur. İşte bu halde sohbet bittikten sonra fasıl başlar. Faslın ortasında bir taksim olur. Taksim esnasında çay dağıtılır. Taksim biter, fasıl devam eder. Fasıl bittikten sonra Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin “Kudûmün rahmet-i zevk ü safâdır yâ Resûlallah / Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Resûlallah” diye başlayan tevşihi okunur. Daha sonra Mevlevihane peşrevi çalınır. Mevlevihane peşrevinin sonuna doğru ritim devam ederken orada bulunanlardan biri, mânâ ve medlûlü ya Peygamber Efendimize veya Cenab-ı Hakk’a ait güzel bir güfte seçmek suretiyle gazel tarzı okunur. O da bittikten sonra Mevlevihane peşrevinin son teslimi çalınır. Arkasından bir aşr-ı şerif okunur. Meclisin bu kısmı böyle noktalanır ve sohbete geçilir. Son sohbet de bittikten sonra meclis dağılır. İşte program bundan ibarettir.

24 Mayıs 1957’de, saat on ikide ruhunu Allah’a teslim ettiği gece kendisini son defa ziyaret ettim. Prostat ameliyatını müteakip en korkulan ihtilat kanamadır. Zaten kendisi çok zayıf bir bünyeye sahiptir. Kan verilmesine rağmen netice alınamadı. Verilen kan, kaybedilen kanın çok altında bulunduğu için zayıf olan vücudu dayanamadı. Zaten vadesi de geldiğinden dolayı o gece son nefesini verdi. Kendisini rahmetle, minnetle anıyorum.

Nevzat Bey’in İbnülemin’le ilgili hatıraları sadece bu yazdıklarımızdan ibaret değil, tamamını okumak isteyenlerin isimlerini verdiğimiz eserlere müracaat etmeleri gerekiyor..

Her iki merhuma da rahmet niyazıyla…

QOSHE - Nevzat Atlığ ve Efendi Hazretleri - Dursun Gürlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Nevzat Atlığ ve Efendi Hazretleri

41 1
17.12.2023

Musıki dünyamızın seçkin isimlerinden Nevzat Atlığ Bey de, bâki kalan bu kubbede hoş bir seda bırakarak ebediyete intikal etti. Allah taksiratını affetsin, mekânı cennet olsun. Ben bu yazımda merhumun, İbnülemin Mahmud Kemal Bey’le olan yakınlığından, onun sohbet ve musıki meclisleriyle ilgili hatıralarından söz etmek istiyorum.

Erbabının iyi bildiği üzere, İbnülemin Bey’in Mercan’daki konağı tam bir ilim, irfan, sohbet ve musıki meclisi idi. Süleyman Nazif, babası Seyyid Mehmed Emin Paşa’dan kalan bu tarihi konağa “Darü’l-Kemal” adını vermişti. Müdavimleri her pazartesi akşamı Darü’l-Kemal’de icra edilen fasıllara katılmak, Efendi hazretlerinin tadına doyum olmayan sohbetlerini dinlemek suretiyle kemale eriyorlardı. Buraya her meslekten, her tabakadan insan geliyordu. Devrin ünlü edebiyatçıları, tarihçileri, musıkişinasları, meşhur devlet adamları tabii ki müdavimlerin en gözde şahsiyetlerini teşkil ediyordu. Bu müdavimler arasında asıl mesleği doktorluk olduğu halde musıki ile iştigal eden kimseler de vardı.

Birkaç örnek vermek gerekirse Dr. Alaeddin Yavaşça, Dr. Âsaf Ataseven ve yazımıza konu olan Dr. Nevzat Atlığ gibi isimleri zikredebiliriz. İbnülemin Bey -bilindiği gibi- Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar, Son Asır Türk Şairleri, Son Hattatlar, Hoş Sada-Son Asır Türk Musıkişinasları gibi son derece önemli eserlere imza atmak suretiyle kültür dünyamıza büyük bir katkıda bulundu. Hakkını yemeyelim, bunları ilk defa devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel yayımladı. Aradan geçen uzun bir süre sonra, külliyat halinde tekrar neşredilmesi gündeme gelince Ketebe Yayınlarıyla anlaşma imzalandı. İbnülemin hakkında üç cilt bir eser hazırladığım ve ayrıca yine onunla ilgili olarak birçok yazı yazdığım için olacak, merhumun vârisleri özellikle Sayın Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, benimle de bu konuyu birkaç defa istişare etti. Şimdi üstadın bütün eserleri peş peşe ve büyük bir titizlikle neşrediliyor. Son Hattatlar ve Hoş Sada okuyucularıyla buluştu. Diğerleri de –inşallah- onları takip edecek.

Hoş Sada ve Nevzat Atlığ konusuna gelince, bu........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play