Yıllardır gelecek-geliyor-geldi diyerek üzerine yazıp konuştuğum “vatanseverlik- milliyetçilik-aidiyet” anlayışı Avrupa’ya yeniden hakim oldu. Ve bu yükseliş endişe yaratmak yerine geç kalınmış bir durum olarak görülüyor Avrupa’da. Ortadoğu, Uzakdoğu ve Afrika’dan aldığı göçlerin etkisiyle tüm dokusunu kaybetmek üzere olan “yaşlı kıta” şimdi küllerinden doğup güçlenmek istiyor. Bu güçlenme olur mu diye sorarsanız, kısa vadede belki bir yükseliş elde edilse de uzun vadede Avrupa’nın eski “milliyetçi gücünü” yakalaması imkansız gibi geliyor bana. Avrupa ülkeleri bir yandan Rusya-Ukrayna savaşından kaçan Ukrayna vatandaşlarını azalan nüfusunun yerine hızla adapte etmeye çalışırken diğer yandan da Ortadoğu, Uzakdoğu ve Afrika’dan göç eden nüfusu gönderme/durdurma yöntemlerini hayata geçiriyor. Avrupa; dinde, kültürde, görüntüde, sosyal uyumda kendisine uygun olarak gördüğü Ukrayna halkını bilhassa hizmet sektöründe çalıştırarak kendisine can simidi yapıyor. Avrupa ülkelerinde yükselişe geçen “korku duygusu” erkeklerle birlikte kadınlara da zorunlu askerliği getirmeyi düşündürüyor hükümetlere. Buradan bakınca “medeni/konforlu hayatlara sahip” olarak gördüğümüz Avrupa vatandaşlarının zorunlu askerliğe-savaşa-çatışmaya sıcak bakmayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz derim çünkü modernite evrimini tamamlayan Avrupa insanı yalnızlığın, mutsuzluğun ve tatminsizliğin yarattığı şiddet duyguları eşliğinde “eski çağlara dönmek” istiyor şimdi. Avrupa’da yükselişe geçen milliyetçilik, ABD’de “eyaletçilik” olarak kendisini gösteriyor. Anlayacağınız “küçük olsun benim kalsın” anlayışı hakim artık tüm dünyaya. Mevcut insanlık; mutsuz, huzursuz, tatminsiz, ailesiz, yalnız! Tüm bunların sonucu olarak da şiddete, alkole, sigaraya, uyuşturucu maddelere, teknolojiye, kumara, illegal oluşumlara, suça bağımlı. Bu sebepten diyorum Avrupa ülkelerinin alacağı zorunlu askerlik ve orduları güçlendirme kararı fazlasıyla karşılık bulacaktır çünkü “gerçeklik-mantık-mutluluk-aile algısını kaybeden“ Avrupa insanı şiddet isteğini orduya katılarak-savaşarak-öldürerek tatmin edecek. Avrupa’da milliyetçilik ve ABD’de eyaletçilik yükselirken Türkiye’de tablo nedir diye sorarsanız; “Türkiye’de bu saatten sonra milliyetçiliği ırk üzerinden değil aidiyet duyguları ile en iyi sentezleyenler kazanacak” derim. Çünkü milliyetçilik eski dünya formunu çoktan kaybetti. Saf ırk neredeyse kalmadı. Yeni Dünya düzeninde ve Türkiye Yüzyılı’nda milliyetçilik; ırktan ziyade “aynı topraktan soy alıp soy vermekle birlikte vatanına-değerlerine-ortak geçmişine ve geleceğine-birbirine sımsıkı sahip çıkanları” kapsayacak. Avrupa’daki milliyetçiliğin bilinçaltında da bu anlayış yatıyor aslında. Misal Avrupalı şu an onlarca yıl önce Türkiye’den Avrupa’ya gidenlerden ziyade yakın zamanda gidenlere ve özellikle de Afrika’dan-Ortadoğu’dan gidenlere karşı sergiliyor milliyetçiliğini çünkü Afrika ve Ortadoğu insanı (Kürtler hariç) gittiği yerlerde ciddi anlamda adaptasyon sorunu yaşıyor/yaşatıyor. Avrupa ve ABD’de hakimiyetini ilan eden, Türkiye’de de ayak sesleri iyice duyulmaya başlayan milliyetçilik/eyaletçilik/aidiyetçilik/lokallik anlayışı sadece sağ seçmenin değil sol ve muhafazakar seçmenin de zihnine nüfuz etmeye başladı çünkü kuraklık-gıda kıtlığı-göçler-yüksek enflasyon-bozulan sosyolojik yapı ile yüzleşen toplumlar “bunların sebebi dışarıdan gelenler! Benim topraklarımın nimetlerinden faydalanıp bana zarar verenleri istemiyorum artık” diyor. Göçler önümüzdeki yıllarda çok daha vahşi bir tablo eşliğinde “toprakların istilasını” da beraberinde getirecektir. Bu nedenle başta Avrupa olmak üzere ülkeler ordularını büyütmeye çalışıyor. Yakın zamana kadar medeniyete, uluslararası doktrinlere ve güçlü ekonomisine sırtını dayayıp güç devşiren ülkeler artık şunu çok iyi biliyor; şiddet-savaşlar-göçler- kıtlık-kuraklık-kuralsızlık devrine giriş yapan insanlık kendisine faydası olmayan hiçbir oluşumu umursamıyor ve istilayı hak görüyor. Nüfusu fazlasıyla artan, koruma ve kontrol mekanizmalarını kaybeden, acılarla yüzleşen insanlık şu an çok mutsuz ve yorgun. Bu mutsuzluk ve yorgunluk kabuğuna çekilme isteği uyandırıyor. Kabuğuna çekilen insanlık orada; akrabalarını, arkadaşlarını, mahallesini, geçmişini, anılarını, kendinden olanı görmek istiyor. Güncel milliyetçiliğin yükseliş temelinde de bu duygu var aslında. Aylar önce Irak örneği üzerinden Ortadoğu’da da yükselişe geçen Arap milliyetçiliğini yazmıştım çünkü tüm dünya bunca mutsuzluk arasında “kendinden olanlara” yönelip sarılarak güç bulmak istiyor. Avrupa’da yükselen milliyetçilik ilerleyen dönemde ABD’de olduğu gibi lokalleşmeye dönüşür diye düşünüyorum. Dedim ya insanlık modernite evrimini mutsuz bir şekilde tamamladığı için eskiye dönmek istiyor. Bu dönüş isteği belki de “derebeyliklerine” kadar küçülüp bölünmeye götürecek ülkeleri.
QOSHE - MİLLİYETÇİLİĞİN YÜKSELİŞİ VE EVRİMİ - Yaşar İçen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

MİLLİYETÇİLİĞİN YÜKSELİŞİ VE EVRİMİ

12 0
19.06.2024
Yıllardır gelecek-geliyor-geldi diyerek üzerine yazıp konuştuğum “vatanseverlik- milliyetçilik-aidiyet” anlayışı Avrupa’ya yeniden hakim oldu. Ve bu yükseliş endişe yaratmak yerine geç kalınmış bir durum olarak görülüyor Avrupa’da. Ortadoğu, Uzakdoğu ve Afrika’dan aldığı göçlerin etkisiyle tüm dokusunu kaybetmek üzere olan “yaşlı kıta” şimdi küllerinden doğup güçlenmek istiyor. Bu güçlenme olur mu diye sorarsanız, kısa vadede belki bir yükseliş elde edilse de uzun vadede Avrupa’nın eski “milliyetçi gücünü” yakalaması imkansız gibi geliyor bana. Avrupa ülkeleri bir yandan Rusya-Ukrayna savaşından kaçan Ukrayna vatandaşlarını azalan nüfusunun yerine hızla adapte etmeye çalışırken diğer yandan da Ortadoğu, Uzakdoğu ve Afrika’dan göç eden nüfusu gönderme/durdurma yöntemlerini hayata geçiriyor. Avrupa; dinde, kültürde, görüntüde, sosyal uyumda kendisine uygun olarak gördüğü Ukrayna halkını bilhassa hizmet sektöründe çalıştırarak kendisine can simidi yapıyor. Avrupa ülkelerinde yükselişe geçen “korku duygusu” erkeklerle birlikte kadınlara da zorunlu askerliği getirmeyi düşündürüyor hükümetlere. Buradan bakınca “medeni/konforlu hayatlara sahip” olarak gördüğümüz Avrupa vatandaşlarının zorunlu askerliğe-savaşa-çatışmaya sıcak bakmayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz derim çünkü modernite evrimini tamamlayan Avrupa insanı yalnızlığın, mutsuzluğun ve tatminsizliğin yarattığı şiddet duyguları eşliğinde “eski çağlara dönmek” istiyor şimdi. Avrupa’da yükselişe geçen milliyetçilik, ABD’de “eyaletçilik” olarak kendisini gösteriyor. Anlayacağınız “küçük olsun benim kalsın”........

© Yeni Birlik


Get it on Google Play