Yıldızlar da, zerreler de aynı mührü taşıyor
Yedinci Fıkra: [...] Meali şudur ki: Sâni-i Zülcelâl, âlem-i ekberin heyet-i mecmuasında bir sikke-i kübrası olduğu gibi, bütün eczasında ve envâında dahi birer sikke-i vahdet koymuştur. Âlem-i asgar olan insanın cisminde ve yüzünde birer hatem-i vahdaniyet bastığı gibi, her bir âzâsında dahi birer mühr-ü vahdeti vardır.
Evet, o Kadîr-i Zülcelâl, her şeyde, külliyatta ve cüz’iyatta, yıldızlarda ve zerrelerde birer sikke-i vahdet koymuştur ki Ona şehadet eder; ve birer mühr-ü vahdaniyet basmıştır ki Ona delâlet eder. Şu hakikat-i uzma, Yirmi İkinci Söz’de ve Otuz İkinci Söz’de ve Otuz Üçüncü Mektub’un otuz üç adet Penceresinde gayet parlak ve kat’î bir surette izah ve ispat edildiğinden, onlara havale edip sözü keser, burada hatime veririz.
BEŞİNCİ KELİME
“Lehü’l-hamd.” Yani bütün mevcudatta sebeb-i medih ve sena olan........
© Yeni Asya
visit website