‘Milli’ anomi
Şahin Filiz yazdı…
Başta güncel siyaset olmak üzere ülkemiz ekonomiden eğitime, dış ilişkilerden iç siyasete, dinden bilime ve daha sayamayacağımız pek çok konuda milli bekamızı tehdit edecek ‘milli’ bir anomi yaşamaktadır.
Durkheim, bireylerin davranış için net yönergelerden yoksun kaldığı ve sosyal bağların zayıfladığı, normsuzluk ve sosyal düzensizliği tanımlamak için anomi terimini kullanır. Anomiyi sapma ve intihar gibi sosyal problemlere katkıda bulunan önemli bir faktör olarak görmüştür.
Amacım felaket tellallığı yapmak değildir. Ne var ki Türk halkı günlük yaşamında olduğu gibi geleceği konusunda da derin bir anomi içinde çırpınıyor. Bu çırpınma belli bir parti ya da grubu değil, büyük çoğunluğu bir anafor gibi giderek içine çekiyor.
Türk siyaseti, neredeyse birbirine benzeyen, hemen her küçük partinin kendisine yakın bulduğu ya da siyasi rantın kaynağı olarak gördüğü bir büyük parti ya da partilere tutunduğu kararsızlık, belirsizlik ve hatta ilkesizlik anomisi yaşıyor. İktidar mı, muhalefet mi sorusu nerdeyse anlamını yitirmek üzere. İktidarı eleştirmek, muhalefeti tanımlayan bir tutum olmaktan çıkmak üzere. Cumhuriyet ilkeleri ve birikimini referans kaynağı olmaktan çıkarma yarışı birini diğerinden farksızlaştırıyor. Adları farklı ama siyaset tarz ve amaçları neredeyse birbirinin aynısı olan partiler, Türk halkını giderek derinleşen siyasal anomiyle baş başa bırakıyor.
Halk, siyasal türdeşliğin yarattığı şaşkınlıkla, siyasal davranışına dayanak olabilecek umut vaat eden bir çıkış yolu arayışı içinde giriyor. Bu arayış, yaşamının şimdisi ve sonrasında davranışlarına dayanak oluşturabilecek apaçık bir referans bulma umudunu taşıyor. Ancak umutlar geleceğe bağlı olduğu için Türk halkı yakın ve orta vadede kendisine kılavuzluk edecek açık ve net bir siyasal yönergeden yoksun bulunuyor. Oysa Anayasamızın ilk dört ve 66. Maddelerinin bütün siyasi partileri ve onların siyaset yapma yönergelerini temelden belirlemesi gerekiyor. Ne ki kuruluşlarını dayandırdıkları bu değişmez maddeler, aynı zamanda siyasal özneler tarafından değiştirilmeye, hırpalanmaya maruz bırakılıyor veya görmezden geliniyor.
İslam, İslamcı siyaset; Türk milliyetçiliği milliyetçi siyaset ve toplumsal dayanışma ve kolektif bilinç değerleri de etnik siyaset tarafından aşındırılıp değerler bunalımı yaratılıyor. Bu üç büyük siyasal özne, ekonomik ve siyasi gücün başat özneleri olduğundan, bunlara şu ya da bu yolla benzerlik gösteren ama muhalefet olarak kurulan diğer partileri ya kendilerine benzetiyor ya da tamamen aparatları haline getiriyor. ‘Ha muhalefet, ha iktidar’ noktası, siyasal bir anomiyi ifade ediyor.
Sosyal bağlar güçsüzleşiyor. Anomi, toplumsal dayanışma ve paylaşılan değerlerin aşınmasıyla derinleşiyor. Örneğin, tek bir İslam’dan, dinden söz ediliyor ancak her kafadan ayrı bir din, şeriat, tarikat, cemaat üretiliyor. Adeta dinden söz eden kişi sayısınca yüzlerce, binlerce din ortaya atılıyor. Halk, bu kavganın bir din kavgası olduğunu sanmaya devam ediyor. Oysa kavga, dinin yozlaştırılarak anomiye yol açan çıkar, mevki, makam ve gruplar arası güç savaşından başka bir şey değil. Dindarlık yarışı değil, dini kullanan........
© Veryansın TV
visit website