Türkiye’nin Bölgesel Güç Alanlarının Çöküşü ve Ortadoğu–Doğu Akdeniz Jeopolitiğinin Yeniden İnşasında Türkiye Kaybetmektedir.
Bir devletin bölgesel güç kapasitesi yalnızca askeri varlıkla değil; diplomatik inisiyatif, ekonomik sürdürülebilirlik, güvenlik mimarisi ve ittifak yönetimiyle ölçülür. Türkiye, son yirmi yılda bu alanların tamamında eş zamanlı bir gerileme sürecine girmiştir. Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de fiili etkinlik alanları daralmış, karar alıcı pozisyondan uygulayıcı ve tepki veren konuma itilmiştir.
Bu gerileme, dış müdahalelerle açıklanamayacak ölçüde yapısaldır. Bölgesel dengeler, Ankara merkezli bağımsız politika üretiminden uzaklaşmış; ABD ve İsrail eksenli güvenlik mimarisine eklemlenmiş bir çizgiye girmiştir. Bu durum yalnızca Türkiye’yi değil, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi ülkeleri de doğrudan zayıflatmıştır.
Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de oluşan yeni güç dengeleri incelendiğinde kazanan aktörler net biçimde görülmektedir: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İsrail, ABD, Fransa ve İngiltere. Bu blok, enerji, güvenlik ve diplomasi alanlarında koordineli hareket ederek alan hâkimiyetini genişletmiştir.
Buna karşılık Türkiye’nin askeri varlığı bulunduğu coğrafyalarda siyasi sonuç üretme kapasitesi ortadan kalkmıştır. Suriye’de askeri mevcudiyet, diplomatik masada karşılık bulmamaktadır. Irak’ta merkezi yönetim ve Kürt bölgesel yapıları üzerinde belirleyici etki kalmamıştır. Ege ve Doğu Akdeniz’de ise uluslararası ittifaklar Türkiye aleyhine işlemiştir.
Bu tablo, Türkiye ‘de ki iktidarın tercihleriyle doğrudan bağlantılıdır. ABD ve İsrail ile uyumlu hareket eden mevcut siyasal yapı, bölgesel bağımsızlık yerine kısa vadeli iktidar güvenliğini öncelemiştir. Ortaya çıkan jeopolitik boşluk, Türkiye’nin çevresindeki tüm kırılgan devletleri daha da savunmasız hâle getirmiştir.
SURİYE VE IRAK’TA FİİLİ GÜÇ KAYBI
Suriye sahasında Türkiye askeri olarak var olmasına rağmen siyasi olarak belirleyici değildir. Astana ve Soçi süreçlerinde Rusya ve İran karşısında ikincil konuma düşülmüş, ABD’nin doğrudan koruduğu alanlar fiilen kabullenilmiştir. Fırat’ın doğusu, Türkiye’nin güvenlik tezlerine rağmen Washington–terör örgütü PKK/YPG denetiminde kalmıştır.
Irak’ta merkezi hükümet üzerinde nüfuz kaybolmuş, Kürdistan Demokrat Partisi ABD ve İsrail ekseninde hareket eden bir yapı hâline gelmiştir. Türkiye’nin askeri operasyonları kalıcı siyasi sonuç üretmemekte, Bağdat ve Erbil nezdinde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar