Hastane bahçesinde bir an…
Hastane bahçesinde bir an…
Uzun zamandır böylesi bir sakinlik yaşamamıştım. Sadece kaslarım, damarlarım, kemiklerim değil tüylerim bile sanki uyuşmuş dünyada başka bir zaman varmış duygusunu tattırmıştı bana. Çok özel bir sebebi var mı diye zihnimi yokladım. Ekim güneşinin keskin ve aydınlatıcı ışığında kaşlarımı bir o yana bir bu yana oynattım. Bir gerekçe bulamadım. Her iki burun deliğimden de rahatça nefes alıyor, oturduğum bankta ayak bileklerimi saran güneşe teslim olmuş bekliyordum. Çiçeklerini çoktan dökmüş mazlum iki mimoza, bir manolya, birkaç çitlenbik, üç beş ıhlamur ağacı karşılarındaki şehir ardıcının altında salınan zeytine bakıyorlardı. Belki de bu zeytin ağacıydı elimi kolumu bağlayan. Sanki hastane bahçesinde değil de huzur havuzuna akmış su misali kendi eteklerim etrafında döndüren.
Dünyada huzur dedikleri şey beklenmedik hediyeler gibi bizi sevindirir. Biz uykunun dingin bahçesine inerken görünmez bir el sanki üstümüze yumuşak yorgan örter. Günlük hayatın dolambacından çıkar düzen denilen uyumun çocuğu oluruz böylece. O uyum, o dinginlik asabımın bütün detaylarında gezerek gelmişti yanıma. Sessiz ve bilindik dost çehresiyle yanımda oturmuş bana feleğin iyiliklerinden söz açmıştı. Gözlerimin çevresini uzun parmaklı narin elleriyle sıvazlamış sonra da buluttan cihetsiz kuş seslerine kadar detayları göstermişti. Arkamdaki duvarın bir yerinde yitiğini bekleyen........
© tarihistan.org
visit website