Gazze'de acil bir ateşkes, uluslararası toplumun kendisini yeniden yaratması için bir zorunluluktur
Diğer
Konuk Yazar
22 Ağustos 2024
Geçen Ekim ayından bu yana dünya, yakın en acımasız, en kanlı ve tüm kuralları hiçe sayan sivil katliamlarına şahitlik ediyor ve dünya tarihinin en uzun askeri işgalinin kendi içinde de en vahşi zamanlarına sahne oluyor. İsrail, aylardır durmaksızın, kadın, çocuk, yaşlı demeden İşgal Altındaki Filistin topraklarında sivilleri katlediyor, savaş suçu işliyor, insanları yasa dışı yöntemlerle yerlerinden ediyor ve tüm uluslararası normlara meydan okuyor.
Ağustos ayına geldiğimizde, Filistinlilere yönelik bu acımasız saldırıların boyutunda ve şiddetinde en ufak bir azalma yok. Başlangıçta dünya genelinde yükselen toplumsal tepkiler ne yazık ki ilk günlere kıyasla azalmış olsa da sivil toplum örgütleri ve aktivistlerin ateşkes talepleri sokaklarda yankılanmaya devam ediyor.[1] Ancak, birçok hükümet, kendi halklarının sokaklarda ve sosyal medyada dile getirdiği bu haklı taleplere ya duyarsız kalıyor ya da Filistin halkının özgürlüğünü ve haklarını savunan protestolara baskı ve yasaklarla karşılık veriyor. Gazze'deki bu dehşet verici katliam yalnızca ağır insan hakları ihlallerine yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinde demokrasinin ve insan hakları normlarının da hasara uğradığını gözler önüne seriyor. Bazı devletler ise ya politik güçten yoksun olduklarından ya da beceriksizlikleri nedeniyle bu sorunun çözümüne katkı sağlayamıyorlar.
İsrail'in korkunç saldırıları ve aylardır süren bu katliam karşısında, uluslararası toplumun harekete geçebilecek güce sahip olan kurum ve mekanizmalarının, çeşitli politik kaygılar ve çekimserliklerle adım atmaktan kaçınması derin bir üzüntü kaynağı. Oysa uluslararası mekanizmalar, böylesi kritik dönemlerde milyonlarca insanın hayatını kurtarmak, yerinden edilmelerini önlemek ve insan onuruna uygun bir yaşam sağlamak amacıyla oluşturulmuş araçlardır. Doğru ve kararlı bir şekilde kullanıldıklarında bu güce sahiptirler. Ancak, yıllara yayılan yaygın cezasızlık ortamı, İsrail'in sivillere yönelik eşi benzeri görülmemiş şiddeti ve Gazze'de aileleri yok eden amansız saldırılarıyla birlikte, uluslararası hukuk kurallarına ve ilkelere olan güveni sarsıyor. Sivil toplum örgütlerinin ve kurumların İsrail'in engellemelerine rağmen oluşturdukları raporlar, belgeler ve tüm çabalara karşın, her gün kadınlar, çocuklar, masum siviller katledilmeye devam ediyor. İsrail devletinin böylesine pervasızca hareket edebilmesinin ve dünyanın gözleri önünde aylardır çekinmeden katliama devam edebilmesinin en önemli nedeni, yıllardır uluslararası toplum ve yargı mekanizmaları tarafından sağlanan bu cezasızlık kalkanıdır.
Son dönemde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)[2], Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)[3] ve Uluslararası Adalet Divanı (UAD) geç de olsa bazı kararlara imza attılar. Geçen Ocak ayında, UAD'nin Güney Afrika'nın İsrail aleyhine açtığı soykırım davasına ilişkin aldığı ihtiyati tedbir kararı[4], işgal altındaki Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistin halkının daha fazla acı çekmesini önleyebilecek ve onarılamaz zararlardan korumasına yardımcı olabilecek önemli bir adım olabilirdi.[5] Bu karar, soykırımı önleme ve vahşet suçlarının tüm mağdurlarını koruma konusunda uluslararası hukukun kritik rolünün önemli bir hatırlatıcısıydı. Ancak, aradan geçen yedi ay içinde İsrail'in, tavsiye niteliğinde olan ama uluslararası hukuk açısından etkili bir soykırım kanıtı sayılabilecek bu ihtiyati tedbir kararının gereklerini yerine getirmeyi bir yana bırakın, kararı tanımayacağını dile getirmesi, cezasızlık kalkanına ne denli alışık olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Tedbir kararının ardından Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin davaya müdahil olma talebinde bulunacağını açıklamıştı. Ancak Ağustos ayının başına kadar Türkiye, bu konuda henüz herhangi bir adım atmamıştı.
UAD yine İsrail'in İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki politika ve uygulamalarının yasal sonuçları ve İsrail'in eylemlerinin diğer devletler açısından sonuçları hakkındaki tavsiye görüşünü Temmuz 2024'te açıkladı.[6] Uzun zamandır beklenen bu görüşte, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği ve Filistinlilere yönelik ayrımcı yasa ve politikaların ırk ayrımcılığı ve apartheid yasağını ihlal ettiği belirtildi.
Uluslararası toplumun 2004'teki ilk UAD görüşünde yer alan tavsiyeleri uygulamakta başarısız olması, İsrail'i uluslararası hukuka meydan okumak konusunda cesaretlendirdi ve cezasızlığını pekiştirdi.
Temmuz 2024'teki UAD görüşü, on yıllardır İsrail'in hukuka aykırı işgalinden kaynaklanan zulüm ve sistematik insan hakları ihlallerine maruz kalan Filistinlilerin haklarını doğrulayan tarihi bir karar. Ancak, bu karar tek başına Gazze'de yaşanan vahşet ve yıkıma son veremez. Güney Afrika'nın soykırım davasını açmasını eleştiren devletler de dahil olmak üzere tüm devletler, bu tedbirlerin uygulanmasını sağlamak konusunda açık bir yükümlülüğe sahiptir. ABD, İngiltere, Almanya ve diğer AB ülkelerindeki dünya liderleri, mahkemenin kararına saygı göstermedikleri ve soykırımı önleme yükümlülüklerini yerine getirmek için gereken adımları atmadıkları sürece, uluslararası hukuk düzeninin ve uluslararası hukuka duyulan güvenin ciddi şekilde zarar görmesine neden oluyorlar.[7]
Diğer yandan Mayıs ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant ile Hamas liderleri Yahya Sinvar, Muhammed Deif ve İsmail Haniye hakkında yakalama kararı çıkarılması için başvuruda bulundu. Bu başvuru, en az 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail ve Filistin devletinde, özellikle de işgal altındaki Gazze Şeridi'nde işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgiliydi.[8] Netanyahu ve Gallant'a isnat edilen suçlar arasında, 8 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde Roma Statüsü uyarınca işlenen, sivilleri açlığa mahkûm etme, sivillere yönelik saldırılar düzenleme, kasten öldürme ve büyük acılara yol açma gibi savaş suçlarının yanı sıra, insanlığa karşı işlenen açlığa mahkûm ederek yok etme ve zulüm suçları bulunuyor.
Uluslararası Af Örgütü olarak UCM Savcısı'nı, Gazze ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'da 13 Haziran 2014'ten bu yana işlenen olası suçlarla ilgili olarak Mart 2021'de açılan soruşturmayı hızlandırmak üzere acilen somut adım atmaya çağırıyorduk.
Herkes anlamalı ve kabul etmeli ki, İsrail'in güvenliği Gazze'de sivillere yönelik toplu katliamlarla sağlanamayacağı gibi, Gazze'de yaşanan korkunç yıkım ve olası bir soykırım da İsrail'deki saldırıların mağdurlarına adalet getirmeyecek. Artan ölümler, İsrail'in yasa dışı ablukası ve apartheid sistemi altında zaten büyük acılar yaşayan Gazze'deki sivillere yönelik bu son saldırılar, 1948'den beri süregelen sistemin en yıkıcı son dalgası olarak karşımızda duruyor. Filistinlilere yönelik katliamların, ölümlerin ve saldırıların geçen Ekim ayından bu yana sürdüğünü düşünüyorsanız, şüphesiz yanılıyorsunuz. Bu durumu tarihsel temelleri olmadan anlamak mümkün değil; bugün gelinen nokta bir günde oluşmadı. İsrail'in savaş suçları ve insanlığa karşı işlediği suçlarla dolu uzun bir geçmişi var; bu geçmiş, Filistinlilere on yıllardır dayatılan cezasız bir apartheid sistemiyle iç içe. İsrail'in Ekim ayından bu yana sürdürdüğü acımasız saldırıların, 1948'den bu yana giderek derinleşen apartheid sistemiyle doğrudan ilişkili olduğunu görmek gerekiyor.
1967'de İsrail devleti, apartheid politikasını Batı Şeria ve Gazze'yi de kapsayacak şekilde genişletti. O tarihten bu yana Filistinlilere yönelik topraklarına ve mülklerine kitlesel el koyma, zorla yerinden etme, hukuka aykırı öldürmeler, aşırı sert dolaşım kısıtlamaları, uyruk ve vatandaşlıktan yoksun bırakma gibi fiiller, uluslararası hukuka göre insanlığa karşı suç olan apartheid sisteminin unsurları arasında yer alıyor.
Gazzeliler, 2007'den bu yana İsrail'in uyguladığı kara, deniz ve hava ablukasıyla adeta kapana kısılmış durumda. Bu abluka, uluslararası hukuka göre bir savaş suçu olan toplu cezalandırma anlamına geliyor. İsrail, Gazze'de geçmişte gerçekleştirdiği askeri saldırılar sırasında, sivil hedeflere doğrudan saldırılar, kasıtlı yıkım,........
© T24
visit website