İstek değil, ihtiyaç: Açık veri
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
06 Temmuz 2024
Yazarın, yazı öncesi notu: Biraz uzun bir yazı oldu, taze demlenmiş kahve ya da çay ile okumanız önerilir.
The Economist'in 2017'de attığı bir başlık, bugün veri ile ilgili yapılan pek çok konuşma ve yazıda klişe haline gelse de doğruluğunu koruyan bir ifade olmaya devam ediyor; "The world's most valuable resource is no longer oil, but data" (Dünyanın en değerli kaynağı petrol değil, veri.)
Veriyi değerli kılan şey ise sadece varlığı değil, onun ele alınma ve değerlendirilme şekli. Günümüzde pek çok alanda ilerlemenin yolu verilerin doğru bir şekilde işlenip bilgiye dönüştürülmesinden geçiyor. Bu dönüşümün etkisini arttıracak katalizörlerden bir tanesi de bu sürece dahil olan paydaşların sayısı. Yani bir veri, ne kadar çok uzman görüşünden geçerse her bir işlem ya da değerlendirme sonrası içinde barındırdığı yeni bir bilgi ortaya çıkacaktır. Kısacası, her ne kadar basmakalıp bir ifade de olsa, gücün(?) yolu veriye sahip olmak, onu paylaşmak ve anlamlandırmaktan geçiyor.
Akıllı cihazlarımızdan, uygulamalar üzerinden her gün korkunç boyutlarda veri toplayan şirketleri bir kenara koyarsak eğer, dünyadaki en büyük veri toplayıcıları kamu kuruluşları, yani devletlerdir. Devletlerin topladığı, ürettiği ya da devreye aldığı her bilgiye hükümet verisi ya da kamu verisi adı verilir. Bunlara örnek olarak iş bilgileri (Ticaret Odası bilgileri, resmi iş bilgileri dahil), siciller, patent ve ticari marka bilgileri ve kamu ihale veri tabanları, coğrafi bilgiler (adres bilgileri, hava fotoğrafları, binalar, kadastro bilgileri, jeodezik ağlar, jeoloji, hidrografik veriler ve topografik bilgiler dahil), hukuki bilgiler (ulusal, yabancı ve uluslararası mahkemelerin kararları, ulusal mevzuat ve antlaşmalar dahil), meteorolojik bilgiler (iklim verileri ve modelleri ve hava tahminleri dahil), sosyal veriler (ekonomi, istihdam, sağlık, nüfus, kamu yönetimi üzerine çeşitli istatistikler dahil), ulaşım bilgileri (trafik sıkışıklığı, yol çalışmaları, toplu taşıma ve araç kayıt bilgileri dahil) verilebilir.
Ancak devletler, veri toplama ve üretme konusunda ne kadar azimliyse, bu verileri kamuya açık bir şekilde paylaşma konusunda aynı çabayı gösteriyor mu? Bu sorgulanabilir bir argümandır.
Peki hükümet verilerinin kamuya açık bir şekilde paylaşılması gerekli midir? Ne gibi faydaları vardır ya da zararları / zorlukları vardır? Bu soruları yanıtlamak için önce "açık veri" ve daha sonra da "açık kamu verisini" tanımlamaya ihtiyacımız var.
OECD'den kıdemli politika analisti Barbara Ubaldi'nin 2013 yılında yazdığı "Open Government Data: Towards Empirical Analysis of Open Government Data Initiatives" başlıklı metinde açık veri, herkes tarafından serbestçe kullanılabilen, yeniden kullanılabilen ve dağıtılabilen veriler olarak tanımlanıyor. Yani başka bir deyişle, herkes tarafından "erişilebilir" ve "anlaşabilir" veriler açık veri kapsamında değerlendirilebilir.
Nurullah Ataç'ın 1948 yılında Fransızca'daki "Done" kelimesinin karşılığı olarak kullanmasıyla Türkçe'ye giriş yapan veri kelimesinden tam 47 sene sonra, yani 1995 yılında ilk defa Amerikan Bilim Ajansı'nın bir raporunda "Açık Veri" sözcüğü literatüre kazandırılsa da tarihsel bağlamda "Açık Veri" kavramının geçmişi 19 seneden daha eskiye, 1940'lı yıllara dayanıyor. Sosyolog Robert King Marton'un tüm araştırmaların, ki araştırmalar veri üretir, kamu yararına hizmet etmesi için herkese açık olmasını ve herkes tarafından paylaşılabilmesini savunan fikri açık verinin popülerleşmesinin öncüsü olarak kabul ediliyor.
Bu dönemden itibaren "açık veri hareketi" sadece akademiyle sınırlı kalmayıp daha geniş........
© T24
visit website