Tabelalar, yeniden
Diğer
25 Nisan 2024
Ulusal takıntılarımızdan biridir, tabelalar. Önceki yıllarda İngilizce, Kürtçe, ayrıca Anadolu’nun çeşitli dillerinde yazılmış tabelalar, hararetli tartışmalar yaratmıştı. Bu seferki fırtına, Arapça konusunda.
İlk tartışmalar tam çeyrek yüzyıl önce, İngilizce yazılmış tabelalardaki artış üzerine başlamıştı. Olay aslında emperyal küreselleşme gibi tüm ülkeleri ilgilendiren karmaşık bir olgunun boyutlarından biri olarak dildeki İngilizceleşmenin tipik bir belirtisiydi ama, böyle görülmek ve nedenleri ile çıkış yolları üzerine düşünmek yerine dilde “kirlenme” gibi şovenizm kokan sözcüklere başvuran kampanyalar düzenleyerek yabancı dillerdeki tabelaların kaldırılması için belediyelere baskı yapmak gibi yollar seçiliyordu. Deyim yerindeyse bir sivil seferberlik havası estiriliyordu yer yer.
1999 yılında konuyu “Güzel Türkçemizcilik Hollywood Türkçeciliğine Karşı”, “Tabelalar” ve “Kir” başlıklı birkaç yazıyla ele almıştım. Bu yazılar Dilimiz, Dillerimiz adlı kitabımdan okunabilir. (s. 19-27).
O yazılarda, söz konusu kampanyalardan örnekler vererek, “Türkçeyi yabancı ve farklı olana karşı mutlak ve özcü (felsefi anlamda özcü) bir biçimde korumak isteyen anlayış“tan söz ediyordum. Özcülük o ölçülerdeydi ki, adları Türkçe olan işyerlerine kızanlardan bir bölümü, o işyerlerinin tabelalarında Türkçe adın yanına, İngilizce, Fransızca, Almanca açıklamaların eklenmiş olmasına da karşı çıkıyorlardı, eczane sözcüğünün karşılığı dahil. Belirli bir yerleşim yerinde yaşayan dilsel toplulukların oranı belirli bir yüksekliğe ulaşınca orada hiç değilse tabelaları çiftdilli olarak düzenlemek emperyalist Batı'nın iyi huylarından biridir, diye ekliyordum: Başka dillerdeki karşılıklarıyla yan yana yer almak Türkçeye olsa olsa yarar getirir; çoğu bilimsel sözlükte olduğu gibi.
Kampanyalar kısa sürede güç kazanmış, sağda solda "Doğru Türkçe"yi savunan reklamlar görmeye başlamıştık. Reklam verenlere AKDTYKTDK da katılmıştı. Bir yazımda, o sıralar çıkmakta olan bir derginin "Reklam ve Dil" dosyasından söz ederek, reklamcıların bir yandan "Doğru Türkçe" reklamlarını hiç sekmeden anımsatır ya da onaylarken, mesleklerinin mutfağında esen "brief vermek", "billboard", "outdoor", "creative bölüm", "jingle" vb. havalarından hiç söz etmeyişlerine dikkat çekmiştim.
Elbette; fırtınanın MHP’siz esmiş olacağı düşünülemez. Onlar da yasaklayıcı bir yasa önerisi hazırlamakta gecikmemişlerdi. Belediyelere yasaklama görevi vermek isteyen bir öneri. Gelgelelim, bütün kampanyacılar gibi onlar da belli ki ilk anlarda çokuluslu şirketlerin iktisadi çarkların dönmesindeki payını unutmuşlardı.
Ve an geldi, herkes, bütün kampanyacı kurumlar aynı anda uyanıp Seferberlik Grubu adı altında ortak........
© T24
visit website