menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Narsistler içimizde

29 18
08.09.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

08 Eylül 2024

Yakın ya da uzak çevrenizde çıkarcı, kibirli, sadece kendisini seven, eleştiriye kapalı, hata yapabileceğini düşünmediği için özür dilemesini bilmeyen, tüm kabahatin başkasına ait olduğuna inanan, yalnızca övgü ve iltifata açık olan biri var mıdır?

İşte onlar narsisttir ve onlara her toplum kesiminde, özellikle toplumun dikkatini üzerine çeken sanatçılar, sporcular, politikacılar ve sosyal medya fenomenleri arasında rastlanır. Ancak onların daha göz önünde olduklarına bakmayın. Önünüzü trafikte kesen kıro, herkesin sosyal mühendisi aile büyükleri, evlendikten sonra birdenbire canavarlaşan eş, hatta küçük kızınız ya da oğlunuz benmerkezci, çıkarcı ve kibirli bir narsist olabilir.

Bilimsel kaynaklara göre yüzde 5-6 olasılıkla sen sevgili okur da kişilik bozukluğuna sahip ve tedaviye muhtaç aşırı bir narsistsin. Çok daha fazla insan narsistik özelliklere sahiptir ve narsisizm spektrumunda bir yere düşerler.

Çağımızın kişilik yapılanması olarak bilinen narsisizm Yunan mitolojisinde sudaki yansımasını gören ve bu yansımasına yani kendisine aşık olan ve bir ömür boyu ulaşamayacağı bu aşkın peşinde kendisini izleyerek ömrünü tüketen Narcissus'dan gelir. Narcissus bu imkansız aşkına ulaşma isteğiyle sarılır ve suya düşüp boğularak ya da başka bir rivayete göre eriyerek hayatını kaybeder.

Narcissus'un yok olduğu yerde Latince adı narcissus olan bir nergis çiçeği belirir.

Kitapseverlere aynı konuyu 19. yüzyılda işleyen ünlü yazar Oscar Wilde'in Dorian Gray'in Portresi kitabını hararetle tavsiye ederim.

Türkçeye özsever olarak tercüme edilen narsist sözcüğü kendi önemini abartan, kendine hayranlık duyan, benmerkezci ve kibirli kişileri tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Narsistler kendilerini dünyanın merkezinde görürler, empati yoksunudurlar, davranışları başarıya ve güce bağımlıdır.

Doğal olarak narsistliğin de dereceleri vardır. Bilimsel kaynaklar narsist kişilik bozukluğuna erkeklerde kadınlardan fazla rastlandığını söylerler.

Anne ve babanın büyüme çağındaki çocuktan aşırı beklentide bulunması, çok fazla şımartılarak büyümek, çocuklukta şiddet ve istismar yaşamak, gerçekçi olmayan övgüler almak, değersizlik ve sevgisizlik deneyimleri narsisizmin nedenleri arasında sayılır. Narsisizm genetik değildir ve yakın çevrenin etkisiyle oluşur.

Sosyal medyanın yaygınlaşması ile bireylerin kendilerini sürekli olarak çevreye göstermek istemesi ve "like"lar, beğeniler peşinde koşması narsistik eğilimlerin yaygınlaştığını gösterir. Sosyal medyanın yarattığı mükemmel yaşam illüzyonu birçok kişinin kendisini ve yaşamını başkalarıyla karşılaştırmasına ve dolayısıyla kendini yetersiz hissetmesine neden olabilir. Bu durum, narsistik eğilimlerin toplumda daha fazla görünür hale gelmesine yol açar.

İş yerlerinde de narsistik kişilik özelliklerine sıkça rastlanır. Yöneticiler veya çalışma arkadaşları arasında başarıları sadece kendi çabalarının eseri olarak gören ve başkalarını kendi hedeflerine ulaşmak için araç olarak kullanan bireyler vardır. Bu tür kişiler ekip çalışmasını ve iş yerindeki uyumu zedelerken bireysel çıkarlarını ön planda tutarlar. İş yerindeki narsistler, sık sık övgü ve tanınma beklerken başarısızlıklarında başkalarını suçlama eğilimindedirler.

Kişisel ilişkilerde de narsistik eğilimler görülebilir. Bireyler ilişkilerinde sürekli olarak kendilerinden söz eder ve partnerlerinin duygusal ihtiyaçlarına duyarsız kalabilirler. Bu da ilişkinin dengesini bozar ve diğer bireylerin duygusal sağlığını olumsuz etkiler. Narsistik eğilimleri olan kişiler genellikle empati eksikliği ve egolarını tatmin etme arzusu ile ilişkileri kontrol altına almaya çalışırlar.

Narsistlerin çok sık uyguladığı bir yöntem Gaslighting diye adlandırılan bir psikolojik manipülasyon tekniğidir. Psikolojik manipülasyon kişinin bilinçli veya bilinçsiz olarak karşısındakinin davranışlarını veya algısını belli stratejiler kullanarak yanıltmayı ve değiştirmeyi hedefler.

Gaslighting kavramı ilk kez İngiliz yazar Patrick Hamilton'un 1938 yılında yazdığı Gas Light oyunu ile ortaya çıktı. Oyun gaz lambasını eşinden habersiz bir şekilde her gün yavaş yavaş azaltan manipülatörün bunu saklaması ve eşini delirdiğine ikna etmek için yaptığı psikolojik manipülasyonların zamanla eşinin gerçeklik algısının bozulmasına ve kendinden şüphe etmeye kadar gitmesi hakkındadır.

Mağdur kişi düşüncelerini, gerçeklik algısını ve akıl sağlığını sorgulamaya başlar. Kişinin zaman içerisinde kendisine güveni ve saygısı azalır. Yapılan duygusal manipülasyonlar aynı zamanda kişinin kendi hafızasını ve akıl sağlığını sorgulamasına sebep olur. Gerçeklik algısının bozulması ile anılarını sorgulamaya başlayan bu kişiler yaşadıklarını inkâr edebilir, karşısındakinin gerçeğini kabul etme eğiliminde olabilirler. Mağdurlar zamanla yaşadıkları kafa karışıklığı ve kendinden şüphe etme haliyle, kendilerini o kişilere daha çok ihtiyaç duyarken bulabilirler.

Eminim Stockholm Sendromu'nu, celladına aşık olanları, rehine alınanların kendilerini rehin alan kişilere karşı duygusal bağlar geliştirdiğini duymuşsunuzdur.

Gaslighting'in temel hedeflerinden birisi de karşısındaki kişiyi kendi kontrolü altında tutmaktır. Genelde yakınları ve sevdikleri kişiler tarafından uygulandığı bilinen bu yöntem kişilerin duygularının küçümsenmesine sebep olur. Kendi akıl sağlığını, duygularını, zekâsını sorgular hale gelen kurbanlar kendilerini olumsuz, suçlu, yetersiz veya kusurlu hissedebilirler.

Narsist şişirilmiş bir benlik imajı olan, hemen her alanda kendini diğer insanlardan daha yeterli ve güçlü gören, empatiden yoksun, başkalarını aşağılayan ve ezen, kibirli davranışlar sergileyen, başkalarının duygularını önemsemeyen, onları manipüle eden, arka planda ise kendini eksik........

© T24


Get it on Google Play