menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tiyatrocu Ceren Sarp: Anneannem Deniz Türkali, beni bir akraba olarak değil de tecrübeli bir oyuncu olarak eleştirir

17 0
17.02.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

17 Şubat 2024

Tiyatrocu Ceren Sarp, sanatçı bir ailenin kızı olarak 1992 yılında dünyaya geldi. Anneannesi usta oyuncu Deniz Türkali, annesi şarkıcı Zeynep Casalini olan Sarp, Koservatuvar sınavını kazanamayınca “Kadıköy’ün ortasında çığlık çığlığa, ‘Ben nasıl yapamadım?’ diye ağlamıştım” diyor.

Ailesini bütün itirazlarına rağmen içinde yanan tiyatro ateşini söndüremeyen Sarp, ilk olarak 7 yaşında oyunculuğu deneyimledi. “Duygusal olarak çok çabuk yıpranıp bırakabilen bir insan” olduğunu söyleyen Ceren Sarp’ın tek vazgeçmediği alan ise tiyatro oldu.

Birçok deneyimden sonra yolu Tatavla Sahne ile kesişen Sarp, Süper Kar Taneleri ve Getto adından iki oyunla sahne tozunu ciğerlerine çekmeye devam ediyor.

Getto’nun oyuncularından Ceren Sarp ve Ece Bağcı, sanat yolculuklarını, Tatavla Sahneyi, yaptıkları çocuk oyunlarını ve politik bir metinle izleyiciyle buluştukları Getto’yu T24’e anlattı.

Şimdi sizi Getto oyuncularından Ceren Sarp’ın söyleşisiyle baş başa bırakıyorum. Ece Bağcı ile yaptığımız söyleşi ise haftaya cuma yine bu köşede sizlerle olacak.

- Öncelikle sizi tanıyarak başlayalım.

Ceren Sarp, 32 yaşındayım, dört yaşına girmek üzere bir çocuğum var, oyuncuyum (Gülüyor).
yedi yaşımda Eylül Fırtınası diye bir filmde oynadım. O zaman oyunculuk yaparken bir şeylerin farkında değildim ama çok hoşuma gittiği anları dün gibi hatırlıyorum.

Lisedeyken İstanbul Halk Tiyatrosu’yla oyunculuk eğitimine başladım.Orada bir dönemi bitirdikten sonra Çağ Çalışkur’un Craft Oyunculuk Atölyesi’ne geçtim. Ardından İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sınavlarına girdim ve başaramadım. Kadıköy’ün ortasında çığlık çığlığa, “Ben nasıl yapamadım?” diye ağlayarak anneannem Deniz Türkali’yi aradım, bu sırada şans bu ya Aliye Uzunatağan yanındaydı ve "Hemen gelsin" demişti ve gerçekten bir vapura binip Aliye Uzunatağan’ın yanına gittim, gider gitmez çalışmaya başladık çünkü iki hafta sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın seçmeleri vardı. Seçmelere girdim ve 700 kişinin katıldığı 10 kişinin seçileceği sınavı başarıyla tamamlayıp oradaki eğitimime başladım ancak 2 sene boyunca tersliklere çok takıldığım, hem duygusallığım hem de hayata dair tecrübesizliğim nedeniyle bir sonraki sene üniversiteye gitmeme kararı alıp İngiltere’ye taşındım.

İngiltere'de Hira Tekindor ile tiyatro tiyatro dolaştım bir sürü oyun izledim, tabii ki barda ve bir iki şirkette çalıştım ve 6 ay sonra İstanbul’a döndüm. Döndüğümde Tiyatro Laboratuvarı diye bir oluşum vardı ve hemen oyuncu olarak girip orada var olan oyunlarda dekor, kostüm, sahne gibi her şeyle birlikte ilgilenerek sonrasında Yüzbaşı Voigt oyununu çıkardık.

Ardından tekrar eğitimime dönüp Şahika Tekand’ın Studio Oyuncuları’nı bitirdim. Bitirdiğim ve bundan çok mutlu olduğum tek yer, keşke en başından Şahika Tekand’a gitseymişim.

Tabii birçok farklı tiyatronun ve eğitimin içine girip çıkmak her alanda farklı yollar olduğunu, aslında hayatta da olduğu gibi hiçbir şeyin tek bir yolu olmadığını, oyunculuğa dair de çeşitli eğitimlerin oynadığın karakterde yararlanabileceğin çeşitlilik olduğunu görme fırsatı da verdi.

Şahika Tekand’ı bitirirken oyunlarına girme fırsatı yakalamıştım ama o sırada kızımın babasıyla tanışıp aile kurma isteğimin üzerine gittim ve zaten çok kısa bir süre sonra da pandemi patlak verdi. Üç yıl boyunca sadece anne oldum ancak içimdeki oyunculuk yapma ateşi gün geçtikçe tekrar alevlenmeye başladı ve Tatavla’nın seçmelerini gördüm.

Tatavla Sahne’de oyun izlemişliğim vardı elbette ardından yollarımız dedemin (Vedat Türkali) Dallar Yeşil Olmalı oyununu okuduğumuz “Vedat Türkali 100 Yaşında” projesiyle kesişmişti. Açık Radyo’da ve Podacto’da hâlâ kayıtları duruyor.

Sonra Getto oyununun seçmeleri olduğunu gördüm ama cast belli olmuştu. “Çocuk oyunu var” dediler ve hemen kabul ettim. Aktif olarak oynamaya devam ettiğimiz Süper Kar Taneleri oyunuyla Tatavla Sahne’ye girdim.

Getto oyununu izlediğimde; tek bir beden gibi ekibin birbirine olan güvenini, rahatlığını, ayakta durma halini ve böyle bir dönemde bu metni oynamasını görünce "Keşke ben de olsaymışım" dedim. Ne şans ki oyunda dönüşümlü oynama durumu varmış ve ben bunu bilmiyordum, son olarak Getto’ya girdim.

- Yazar Vedat Türkali büyük dedeniz, tecrübeli oyuncu Deniz Türkali anneanneniz, şarkıcı Zeynep Casalini anneniz. Aileniz sizi sanatla uğraşmanız için teşvik etti mi?

Ailem beni buna hiç teşvik etmedi hatta aksine istemediler. “Oyuncu olma, şarkıcı olma” dediler ama bu benim vazgeçmediğim tek alandı.

Kamera önü için söyleyemem, bir iki dizi deneyimim oldu ve kendimi tiyatro sahnesindeki gibi hissetmedim, kamera önü oyunculuğuna dair çok hevesim yok ama tiyatro sahnesine çıkmayı varoluş sebebim gibi hissediyorum. Tiyatro yaptığınızda tiyatroya, dünyaya ve birçok alana dair çok şey öğreniyorsunuz. Bu direkt insan olarak beni çok etkiliyor.

- Getto oyununu izlemeye geldiğimde izleyiciler arasında anneanneniz Deniz Türkali de vardı. Deniz Hanım şu anda tiyatrocu olmanız hakkında ne düşünüyor?

Denizella (Deniz Türkali) beni başka oyunlarda da izledi. Sahnede beni gördüğünde çok mutlu olduğunu, sahneye çok yakıştığımı hep söyler. Bir anneanne olarak değil de tecrübeli bir oyuncu olarak beni eleştirir. Hiçbir zaman bana “aman canım kızım yaparsın, halledersin” gibi bir yerden yaklaşmaz, kötüyse eleştirisini de yapar.

Getto’daki ilk oyunumdu ve........

© T24


Get it on Google Play