Mihri Belli’nin yol arkadaşı Henry
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
03 Kasım 2024
Geçenlerde bir arkadaşım bir kitabın kapak fotoğrafını yolladı.
Kapaktaki adam, beni 96 yıllık ömrünü adeta bir roman kahramanı gibi yaşayan Mihri Belli’nin anılarına götürdü.
Çok yıllar evvel okuduğum İnsanlar Tanıdım kitabının ilk cildini karıştırmaya başladım. Amacım hayal meyal hatırladığım sayfaları bulmaktı. Ama daha ilk sayfayı okur okumaz kendimi kaptırdım ve bir solukta tamamını bitirdim.
Okuyanlar hatırlayacaktır, kitap bir macera romanı tadında başlar:[1]
1915 yılı, mart ayı. Kışın bahara dönmekte olduğu güneşli bir gün. Karadeniz kıyısında Terkos’tan yola çıkan üniformalı bir genç adam hızlı adımlarla güneybatı yönünde yürümektedir. Menzil Silivri, Marmara. Birinci Dünya Savaşı’nın o ilk yılında o menzile en kısa sürede varmanın yolu Terkos’u Silivri’den ayıran kuş uçuşu elli kilometreyi dere tepe düz yaya yürümektir. Normal yürüyüşle on saatlik yol. Ama genç adam üniformasını taşıdığı yedek subay okulunda cebri yürüyüşe talimlidir...
(Terkos’tan Silivri’ye... Değil 1915, bugün bile epik bir rotadır bu. Bisikletle çok gidip geldim, oradan biliyorum.)
Terkos’tan Silivri’ye giden genç adamın adı Mahmud Hayrettin Efendi’dir. Daha bir haftalık evliyken seferberlik ilan edilmiş, askere alınmıştır.
Savaş sürerken birliğinden otuz altı saat izin almış, genç eşini görmek üzere yollara düşmüştür... Mülazım-ı evvel Hayreddin, ertesi gün aynı yolu tersten yürümüş, Raabe Talimgâhı’ndaki yoklamada hazır bulunmuştur. Aynı yılın aralık ayında Galiçya Cephesi’nde bir oğlu olduğu haberini almış, çocuğa, babası Muhammed Mihri’nin adı konmuştur.
* * *
1915 sonunda başlayan bu hayat hikayesinin başlıklarını saymak bile baş döndürücüdür.
Mahmud Hayrettin Efendi, Cihan Harbi’nin bitiminde, savcı olarak görev yaptığı Silivri’ye geri dönüyor, terfi ediyor ve ağır ceza mahkemesi başkanı oluyor. Fakat bununla yetinmiyor; el altından çetelerle yapılan gerilla savaşını yönetiyor.
Ardından 1919’da yapılan seçimlerde Çatalca mebusu oluyor. Aile Mondros Mütarekesi sonrasında işgal edilen İstanbul’a taşınıyor.
Ne var ki ertesi yıl, 16 Mart 1920’de İngilizler meclisi kapatıyor, Hayrettin beyin evini basılıyor, beş yaşındaki Mihri o günün tanığı oluyor.
Hayretin Bey İstanbul’da direniş hareketinin içinde yer alıyor, Anadolu’ya yollanan cephanelerin temininde önemli roller üstleniyor.
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanıyor, saltanat kaldırılıyor, Lozan imzalanıyor, Cumhuriyet ilan ediliyor... Hayrettin Bey ailesini Edirne’ye taşıyor ve avukatlığa başlıyor.
Oğlu Mihri, 1929’da Bebek’teki Amerikan Koleji’ni kazandığı için tekrar İstanbul’a dönüyor. Her şeyiyle bambaşka bir alem olan bu okulda anında dikkat çekiyor. Adı “Haylaz”a çıkıyor, ama diğer taraftan yapılan IQ testinde en yüksek puanı alıyor.
Okulu bitirdikten sonra, 1936’da vapurlardan vapurlara aktarma yaparak Amerika’ya gidiyor. Orada okurken bütün hayatını değiştirecek olan Marksizm ile tanışıyor. Irkçılığın en çıplak haline tanık oluyor.
Dört yıl sonra........
© T24
visit website