Karanlık vicdan trenin altına saklandı!
Mahkeme salonuna girerken “Hak-Hukuk-Adalet! Kaza değil cinayet!” diye hep bir ağızdan seslenip duyurmak istiyorlardı.
Bir yıl dolmuştu.
Adalet arıyorlardı
Bakan sessiz kaldı.
İstifa etmeliydi.
Özür bile dilemedi.
Genel müdür sustu.
O da istifa etmeliydi.
Bakan, genel müdür, üst düzey yetkili olanların da Çorlu’daki tren kazasından dolayı “ölüme sebebiyet vermekten birinci derecede sorumlu tutulmalarını” istiyorlardı. Bu yüzden ellerinde çocuklarının, torunlarının, eş ve yakınlarının fotoğraflarıyla mahkeme önlerinde toplanıyorlar, “Kaza değil cinayet” diye sesleniyorlardı. Onları duyan yoktu. Ankara’ya kadar geldiler. Anayasa Mahkemesi önünde toplanıp “Hak-Hukuk-Adalet” diye seslenirken, polis şefi onlara “şov yapmayın” diye kızdı, kabaca sürüklenip çekiştirildiler. Türkiye kara vicdanlılar ülkesi yapılmak isteniyordu.
★★★
25 yolcu can vermişti.
Bunlardan 7’si çocuktu.
Derya Kurtuluş bebeğiyle öldü. Özgenur ve Dicle adlı kız kardeşler birbirine sarılı can verdi. 9 yaşındaki Arda’nın hayali Barcelona’da top oynamaktı. Bihter ilk kez trene binmişti. Özcan akrabasının düğününden dönüyordu... 25 can, raydan çıkıp devrilen vagonlarda demir, çelik, cam, plastik enkazı arasında sıkışıp hayatlarından oldu.
340 yolcu da yaralandı.
Yağmur çok yağdı da...
Menfezler dar geldi de...
Toprak suya doydu da...
Su rayların altını oydu da... Çorlu treni bu yüzden kaza yaptı diye geçiştiriliyordu. Yani “suçlu yağmur!” olmuştu.
★★★
Bakım müdürü, yol bakım onarım şefi, hat bakım onarım memuru, köprüler şefi, “asli kusurlu” bulunmuş, sadece onlar yargılanıyordu. 25 yakınını yitiren insanların tepkisi bunaydı.........
© Sözcü
visit website