Varoluşun Şifresi
Prof. Dr. Kâzım Yoldaş
(Bursa Uludağ Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü.)
İçinde yaşadığımız bu koskoca evren niçin var olmuştur? Biz, yani insanoğlu niçin varız ve kararını bizim vermediğimiz bir tercihle bu evrene niçin geldik? Nereden geldik? Yine kararını bizim vermediğimiz bir tercihle niçin ve nereye gidiyoruz? Bu soruların cevapları insanlık tarihi kadar eskidir. Bütün dinler, mistik sistemler, felsefe bu sorulara cevap aramış ve hâlâ da aramakta. Buldukları cevaplar da zaman zaman örtüşmekte.
İşte size bu soruların cevabını veren, yaratılışın sırrını çözen şifre: “Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.” Varlığı sonsuz, ezelî ve ebedî olan Rabbimizin zatındaki gizli, sonsuz güzelliğine karşı aşkı -ki buna tasavvufta aşk-ı zâtî denir- kendi dışında bir aynada o güzelliği görmek istedi ve evreni yarattı. Yani evrenin yaratılışının mayasında aşk var. Şifre: Aşk. Cümlede iki yargı var: 1. Görmek ister. 2. Göstermek ister. Görmek istemesi sırrınca evreni yarattı; göstermek istemesi sırrınca da insanı. Allah kendi güzelliğini kendisi izlediği gibi o sonsuz güzelliğini bizim gözümüzden de izlemek, bizimle paylaşmak istiyor. Yani bizim asıl görevimiz, iyi bir izleyici olmak… Rabbimizin yerde ve gökte, en çok da kendimizde, cesedimizde ve ruhumuzda yansıyan güzelliğini izlemek… O tapılası güzelliğin karşısında kendimizden geçerek hayret ve muhabbetle secdeye varmak: İşte namaz… İnsanın aniden ve ilk kez karşılaştığı, idrakini kamaştıran, aklını başından alan bir güzelliğin karşısındaki ilk tepkisi… Sanatı karşısında akılları hayrette bırakan Allah’ı her türlü kusurdan kutsamak… O güzelliğin hayranı olarak O’nu medh ü sena etmek, övmek… Büyüklüğü karşısında küçülmek, sonsuz rahmetinin karşısında dilenmek… O güzelliğin dellalı olup şakımak, bütün şuur sahiplerine ilan etmek… O’nu tanıyıp tanıttırmak, sevip sevdirmek… Evet ne büyük saadet… İşte, kâinat, insan ve namaz ilişkisi…
Bu manaları pekiştiren bir kutsi hadis: “Ben gizli bir hazine idim; bilinmemi sevdim; bilinmek için halkı yarattım.”
Muhyiddin-i Arabî, كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُون۪ى hadîs-i şerifinin beyanında: "Mahlukatı yarattım ki, bana bir âyine olsun ve o âyinede cemalimi göreyim." demiştir.[1]
Bir beyit:
“Kendi hüsnün hûblar şeklinde peydâ eyledin
Çeşm-i âşıktan dönüp sonra temâşâ eyledin”
(Bâyezid-i Rûmî)
Kendi güzelliğini, (evrendeki) güzeller şeklinde yarattın; sonra döndün, âşığın gözünden o güzelliği........
© Risale Haber
visit website