KİME, NİÇİN VE NASIL DUA
Dua kelime olarak çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek gibi anlamlara gelir. Yüce, güçlü ve kudretli olduğuna inanılan bir varlığa dua etmek, O’ndan yardım dilemek, insan doğasında var olan köklü bir duygudur. Bu duygu, insanın sorunlarla başa çıkıp hayata bağlanmasında önemli bir güçtür. Bu nedenle bütün dinlerde dua ibadetine rastlamak mümkündür.
İnsan yeryüzünün en akıllı ve en bilinçli varlığı olmasına rağmen, yaşam sürecinde üstesinden gelemeyeceği pek çok sıkıntı, üzüntü, olay ve durumla karşılaşır. Acizliğinin ve çaresizliğinin etkisiyle bir çıkış yolu arayışına giren insan, inanıp bağlandığı Yüce Varlığın yardımına sürekli ihtiyaç duyar. Bu durumda dua insan için bir çıkış yolu ya da terapi kaynağı olur. Normal zamanlarda herhangi bir inançtan uzak yaşayanların bile darda kaldığında adeta bir refleks olarak dua etmesi, duanın insana has doğal bir özellik olduğunu göstermektedir. İnsanın bu özelliği Kur’an-ı Kerim’de şu ifadelerle dile getirilmektedir:
“İnsana bir zarar dokunduğunda Bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, ‘Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir’ der. Hayır, o bir imtihandır, fakat onların çoğu bunu bilmez.” (Zümer 49/49) “Onları denizde bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, bir kısmı orta yolu tutar. Nankör ve kaypak olanlar ise Bizim ayetlerimizi inkâr ederler.” (Lokman 31/32)
İslam inancında dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun acizliğini bilmesi, sevgi ve saygı duygusuyla Allah’tan yardım istemesi demektir. Farz ibadetlerden sayılan dua, kulu Allah’a yakınlaştırmakta, kulluk bilincini pekiştirmekte, insanın acizliği karşısında Allah’ın gücünü ve merhametini yansıtmaktadır. Allah (c.c.); “Bana dua edin ki, duanıza cevap vereyim.” (Mümin 40/60). Buyurarak insanları dua etmeye teşvik etmektedir.
Ayette dua etmek için belli bir zaman ya da özel bir durum belirtilmediği halde, insanların çoğuna göre dua, bir istek ya da sıkıntıyla karşılaşıldığında, yani çaresiz kalındığında başvurulacak bir çıkış yolu olarak bilinmektedir. Oysa sadece sıkıntı ya da muhtaçlık durumunda değil, her zaman her yerde dua etmeli, Rabbimizle sürekli iletişim halinde olmalıyız. Yani dua edip Allah’a yakarışta bulunmak için belli bir durum, zaman ya da mekân şartı yoktur. Herhangi bir aracıya ya da özel bir merasime ihtiyaç duymaksızın, dualarımızı bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu bildiğimiz Rabbimize doğrudan iletmeliyiz.
Dua, kulun Allah’a bağlılığını, güvenini ve kulluğundaki samimiyetini ifade eden ve sürekli yapılması gereken önemli bir ibadettir. Mümin bir kul içtenlikle dua ettiğinde gönlünde bir ferahlık ve rahatlık hisseder, dileğinin yerine getirileceği hususundaki ümidi, azim ve kararlılığı daha da artar. O nedenle dua etmek, Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde sürekli övülen ibadetlerden biri olarak yer almaktadır. Bazı ayet ve hadislerde dua ile ilgili şöyle buyurulmaktadır:
“Kullarım Beni Senden sorarsa, bilsinler ki Ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için Benim davetime uysunlar, Bana iman etsinler.” (Bakara 2/186)
“Rabbinize tevazu ve içten gelen bir duygu ile gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez. Allah’tan korkarak ve (rahmetini) umarak O’na dua edin.” (A’râf 7/55-56)
“(Ey Peygamber!) De ki; duanız ve ibadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 25/77)
“Ey Allah’ın kulları! Size dua etmenizi tavsiye ederim.” (Tirmizi, Deavât 102)
“Allah’ın fazlından isteyin, çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet, dua edip bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.” (Tirmizi, Deavât 116)
Görüldüğü gibi, ayet ve hadislerde duanın büyük bir lütuf olduğu........
© Mir'at Haber
visit website