“Monna Rosa”nın öznesi Muazzez Akkaya ile bir kış güncesi-II
“Açma pencereni perdeleri çek;
Mona Roza seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek,
Anla Mona Roza, ben bir deliyim,
Açma pencereni perdeleri çek.”
“Monna Rosa” şiiri o kadar meşhur olur ki,
Mülkiye talebeleri bir Kıbrıs gezisi düzenlerler,
Kıbrıs’ta bir okulu ziyaret ederler, müdür; “Sezai Karakoç sizinle beraber mi?” diye sorunca herkes şaşırır.
”Sezai gelmedi ama âşık olduğu kız burada!” derler.
Müdüre, Sezai Karakoç’u nereden tanıdığını sorduklarında,
“Büyük Doğu dergisindeki yazılarından ve şiirlerinden tanıyorum” der.
Henüz 19-20 yaşında bir genç olan şairin şöhreti ülke dışına taşmıştır.
“Monna Rosa” şiirini Sezai Karakoç’tan bir arkadaşı ister, Hisar dergisine gönderir.
Şiir büyük bir ilgi görür.
O kadar ki, o tür şiirleri yazmak moda olur.
Üstad Karakoç, İkinci bir şiir yazar, birincisine “Monna Rosa I /Aşk ve Çileler”,
İkincisine “Monna Rosa II /Ölüm ve Çerçeveler” adını verir.
Birincisi bir gencin ağzından yazılmıştır.
İkincisi o gencin ölümünü anlatıyordur.
Üçüncü şiirini bu kez kızın dilinden yazar.
Adını da “Monna Rosa III/ Pişmanlık ve Çileler” koyar.
Daha sonra, tam yılbaşı gecesi, yani 1952’yi 1953’e bağlayan gece, yeni bir şiir daha yazar, adını da: “Ve Monna Rosa” koyar.
“Ve Monna Rosa’, şairin dilinden........
© Milli Gazete
visit website