‘Allah -haşa- yeryüzüne mi inip yönetecek?’
İlk gençliğimizde annemizden, babamızdan, yakınlarımızdan anladığımız İslam, bir ‘din’di.
Biz o ‘din’in içindeydik, hani şimdi ‘ekosistem’ diyorlar ya, ‘ekosistem’imiz oydu.
Bu ‘din’ saygın bir şeydi. Kenarda, kendi halinde.
Kız kardeşimiz ortaokula, liseye hele hele üniversiteye gitmek istemedikçe sorun çıkmıyordu.
Gayet tabii her şeyin iyisi, doğrusu bizdeydi.
Ama büyük bir ihtimalle dinimizin ve dinimizle bağlantılı olarak bizim hakkımız yeniyordu. ‘Düzen’ bizim haklarımızı dikkate almıyordu.
Aklımız ermeye ve etrafımızda olup bitenleri daha iyi (bu ‘daha iyi’ kendimize göre ‘daha iyi’) anlamaya başladıkça nezdimizdeki ‘din’ siyasileşmeye başladı.
Etrafta kendi düzenlerini kurmaya, kendi ‘devrim’lerini yapmaya uğraşan sağcı ve solcular vardı.
Üstelik, haklı görünüyorlardı.
Mesela solcular, ‘düzen’in toplumu sömürdüğünü söylüyorlardı.
Sağcılar da memleketi komünistlere bırakmamanın telaşındaydı.
Bizim onlardan daha haklı olmamız lazımdı.
Olduk nitekim.
Kapitalizmle Komünizmin arasında bir yerde duran bir orta yol ideolojisi geliştirdik.
“Mülk Allah’ın”dı. Biz ancak Allah’a vekaleten mülk edinebilirdik. Mülk Allah’ın olduğuna göre o mülk üzerinde tasarrufta bulunurken Allah’ın rızasına uygun davranmalıydık.
Adaletli davranmalıydık.
Adaletli davranmayı nasıl başarabileceğimize dair önümüzde........
© Karar
visit website