İş esasa gelip dayandığında…
Esasın egemenliği yoktur ve o daima arayışın ve yaratıcılığın sütüyle beslenir. Müsebbipler şikayetçi olmaya başladıklarında ise işin esası iyiden kaybolmaya yüz tutmuş demektir. Hele bir de arkasından propagandaya dayalı övünme geliyorsa sözün ipleri birbirine dolanıp kalır. Mesela şu anda ülkenin en birinci sorunu eğitimdir ve müfredatından öğretmenine, okul binalarından hedeflerine kadar hemen her şey allak bullak haldedir. Bir grup tuzu kurunun özel okul adı altınca şunca para harcayarak yaptırdıkları binalar, övüne övüne bitiremedikleri eğitim modelleri, üstüne toz kondurmadıkları hedefleri yerini bulmuş olsaydı eğer en fazla on yıl içinde kademeli şekilde toplumdaki nitelikli insan sayısı artar ve bunun günlük hayatta gözle görülür yansımaları görülürdü. Kabalık ve vasatlık her köşeyi kaplamazdı. Devlet okulları ise üç beş idealist ve fedakar öğretmen ve yöneticinin gayretiyle ayakta. Eğitim hakkını bir ağacın kendiliğinden verdiği gölge gibi hayatta tutmaya çalışıyorlar.
Eğitim, tıpkı sağlık, adalet, güvenlik gibi temel haktır ve bu haklar ayrıcalıklı olarak kullanılamaz. İşin esası buradan sakattır. Devlet ve toplum anlayışı parası ve gücü olana göre yapılandığında insanın ve hayatın dengesi bozulur. Eğitim hayatı, toplum adına erk kullananın vizyonuna göre şekillenir. Sonuçta mevcut manzaranın sorumlusu yönetim erki kullananın üzerindedir. Erk sahibi eğitimden şikayetçi olmaya başlamışsa işin esası kaybolmuş demektir. Övünmek ise güçlü bir saklama yöntemidir ve devirler boyunca hemen her güçlünün yöntemi övünmektir. En çok övünenler en sorumlu olanlardır her konuda.
Devletin kontrolündeki televizyonlar, medya organları ve diğer mecralar, içinde debelendiğiniz sosyal çalkantıların tetikleyicilerinden........
© Karar
visit website