Fotoğrafı delen bakış…
İlk gençliğinden beri uzaktan tanırdı onu. Yüz yüze tanışmaları için ise bir süre zaman geçmesi gerecekti. Öğrenci evlerinde kitapları okunur tartışılırdı. O da bu tartışmalarda duymuştu adını. Belli ideolojileri benimseyen gazetelerde zaman zaman görüşlerine yer verilirdi. Uzaktan kavgacı birine benziyordu. Kesin ve keskin fikirleri vardı. Kitleler kesin inançları severler. Toplumlar gibi insanların da deli taylar gibi o yandan bu yana koştuğu dönemler vardı. Geçmişten sıkışa sıkışa, ertelene bastırıla devam edip gelen meseleler birden bir kişinin şahsında bayraklaşıverirdi. Kitle bu bayrağı devralırdı beklenmedik şekilde. Ne zaman sokağa dökülse ne zaman bir burca tırmansa sembolik bayrak önde gider. Yazdıkları, tavırları bir yönüyle ona da heyecan veriyordu ama başka odaları merak edilen bir evdeki diğer kapılara varınca kilitlerle donatıldığını fark ediyordu. O bu odaların her birinden değil de artık bilinmiş herkesin altından geçtiği, önünde fotoğraf çektiği kapının önünde duruyordu. Tutarlılık veya kolaycılık mıydı bu? Tutarlılık da kolaycılık da insanın kendine kalmıştır. Bir insan ne kadar şöhrete kavuşur ne derece kitleye mal olursa o ölçüde artar bu ihtimal. Fakat o çalışkanlığıyla bu ihtimallerin üstünden geliyordu. Bazen son Küllük müdavimi gibi nargilesinin bozuk marpucuna bakıyor bazen elinde bir akıtan dolma kalem Sirkeci’nin oralarda dolaşıyordu. Fakat, her an bir anma toplantısında veya televizyon programında boy atabilirdi. Görünür olmak bilinirlik demek ki onun da kanını kaynatıyordu.
O ise zamanla ilk gençliğindeki adam olmaktan adım adım sıyrıldı. Kişiyi........
© Karar
visit website