Pîr-i Türkistan
“Şu Ahmet Yesevî kim? Bir araştırın göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız.”
Yahya Kemal
Koşarak gittim Türkistan topraklarına. Yüzyılların ötesinden seslenen Hoca Ahmet Yesevî’nin aşkına karşılık verebilmek için. Kazakistan’ın Türkistan (Yesi) şehrinde bulunan türbesinin karşısına geçip okuyup üfledim ruhuna. Onu ve dünyanın tüm gariplerini düşündüm.
Ahmet Yesevî bir garipti. Gönlünü Hakk’a, sözünü halka açmış bir garip. Hak ve gönül yolunun gezgini.
Yesevî, 1093’te Türkistan’ın Sayram Kasabası’nda dünyaya gelir. Küçük yaşta anne babasını kaybeden Ahmet’i ablası Gevher Şehnaz büyütür, yetiştirir. Dinî, tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra Yesi’ye yerleşir, uzun süre halkı maneviyat yolunda irşad eder.
Daha o hayattayken Türkistan topraklarından Anadolu’ya on binlerce alperenin geldiğine şahitlik ederiz. O dervişler Pîr-i Türkistan olarak anılan ve Anadolu’nun manevi fatihi olan Hoca Ahmet Yesevî mektebinde yetişmişlerdi. Aşk ve irfanla yoğrulan bu ocağın temel özelliği kuru zühte dayalı tasavvufî anlayışı reddetmesi ve ilahî aşkı öne çıkarmasıydı. Daha sonra Yunus Emre’de, Hacı Bektaş’ta karşımıza çıkacak olan bu özellik “Türk İslamı”nın özünü oluşturur. Onları aynı noktada buluşturan aşktır.
Yesevî dervişleri Anadolu’ya gelmeden önce de Anadolu’yu mayalayan alperenler vardı. Yeniden mayalandı Anadolu toprakları onun Hikmetler’iyle. Pîr-i Türkistan’ın Hikmetler’ini Anadolu topraklarına getiren dervişler Anadolu ve Balkanlar’da yüzlerce köy ve kasaba kurdular. Türkistan’ın, Anadolu’nun, Balkanlar’ın Türkleşmesinde / İslamlaşmasında öncü........
© Karar
visit website