İçimizdeki öd acısı
Ortaokuldayken bir arkadaşım vardı bana bir şeyler öğreten. Babası subay, kendisi Cüneyt olan tatlı bir arkadaş. Bir gün yine okuldayız, Cüneyt ile yan yana sıralarımız. Öğretmen geldi, “arama” yapacağını söyleyerek üstümüzü başımızı aramaya, çantalarımızı kurcalamaya başladı. Cüneyt’in çantasından kocaman bir zarf çıktı. Bu ne, dedi hoca. Dayımın oğlundan, dedi Cüneyt. Öğretmen tuhaf tuhaf bakıp yırttı zarfı. İçinden bilmeceler, bulmacalar, şiirler çıktı zarfın. Doğan Kardeş Dergisi çıktı içinden. Öğretmen dergiyi fırlattı bir kenara Cüneyt’i uzun uzun dövdü.
Sevgili Cüneyt başka güzel şeyler de öğretti bana. Elçiliklere mektup yazmayı mesela. Muhtelif dünya ülkelerinin elçilik kültür ateşelerine ülkelerini tanımak istediğimi söyleyip materyal istiyordum onlardan. Kayseri’den, Anadolu’nun bağrından Ankara’ya yani dünyaya mektuplar yazıyordum ortaokul 2 talebesiyken. Elçiliklerden evimize broşürler, kalemler, kâğıtlar, rengârenk cıvıl cıvıl şeyler yağıyordu. Ben de hava atıyordum sınıfa, çevreye, kardeşlere. Ortaokul 2. sınıftaydım ve dünya benim için........
© Karar
visit website