Hz. Hüseyin / Hüseyin Kâşifî Hz. Fuzûlî /Âşık Çelebi
Emir Sultan’ın Bursa’da vefat ettiği günlerde İran’ın Sebzevâr şehrinde doğan Hüseyin Vâiz Kâşifî’nin (ö.1504) gençlik yıllarında giyâben âşık olduğu şahış Sadeddin Kaşgarî’dir. Nakşibendiye’nin mühim simalarından biri olan bu zatla yüz yüze görüşmek mümkün olmadıysa da onun yakın dostlarından Nefehâtü’l-Üns’ün yazarı Molla Cami’nin (ö.1492) bereketli Herat sohbetlerinden nasibini almıştır.
Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevâî gibi XV. Yüzyılın yıldız şahsiyetlerinden istifade eden Kâşifî’nin, büyük kitleleri derinden etkileyen vaizliğinden sonra en meşhur yönü Farsça olarak kaleme aldığı eserlerdir. Tefsir, hadis, tasavvuf ve edebiyat dalları başta olmak üzere pek çok konuda kalem oynatmış ancak en çok Ravzatü’ş-Şühedâ isimli eseriyle meşhur olmuştur.
Ehl-i Beyt, Hz.Hüseyin ve Kerbelâ konusunu nazım ve nesir olarak on bölüm halinde ele alan bu eser konu ile ilgilenenleri derinden etkilemiştir. Bunun en büyük delili, kültür ve edebiyat tarihimizin zirve şahsiyetlerinden Kerbelâ’lı Fuzûlî’nin konu ile ilgili olarak kaleme aldığı Hadikatü’s-Süedâ adlı eserinin büyük oranda bu kitabın etkisinde kalmış olmasıdır. Hatta bazı araştırmacılara göre Hadika, Ravza’nın tercümesidir. Eseri Prof. Dr. Şeyma Güngör neşretti.
İslâm dünyasının en hassas konularından biri olan Ehl-i Beyt ve Kerbela meselesini gönül diliyle anlatan Hüseyin Vâiz Kâşifî, Sebzevar’da Sünnîlik, Herat’ta Şiîlikle itham edilmiş ve sıkıntı çekmiştir. Fikir ve yorum farkını “rahmet”e dönüştürememenin getirdiği bu taassub, bütün büyüklerin karşılaştığı bir engeldir, onların diliyle bir imtihandır. Kâşifî’nin oğlu Fahreddin Ali Sâfî de (ö.1533) Nakşibendî büyüklerini genişçe tanıtan Reşehât Aynü’l-Hayat isimli tasavvuf klasiğimizin yazarıdır. Bu eser de Buhara Bursa Bosna güzergâhının en........
© İnsaniyet
visit website