menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD-İsrail ve ikisinin arasında "İran Ortadoğusu"

10 0
28.06.2024

İran, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşın başlangıcında ve savaşın sonlarına doğru geri planda kalmaya çalıştı.

Bu nedenle, Hamas'ı ve "destekçi cepheleri" desteklemekten tamamen kopmuş gibi görünmemek için diplomasi ve medya politikasına yöneldi.

Bunun yaparken, vekillerini arka planda yönlendirerek savaşı uzaktan yönetiyor gibi de görünmüyor.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan bu politikayı Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile aynı helikopter kazasında hayatını kaybetmeden önce ifade etmişti.

Ancak Abdullahiyan'ın vefatından önce de özellikle 4 Ocak'ta et-Tanf Askeri Üssüne yapılan saldırı ve ABD'nin bu saldırıya verdiği yanıttan sonra, İran yönetiminin kendisine bağlı Iraklı grupları "ABD'nin çıkarlarına" saldırmaktan vazgeçirmeye zorlamasıyla İran'ın savaşla ilgili kullandığı dil değişmeye başladı.

Tahran'ın, vekillerinin "destek cephelerini" yönetmedeki bağımsızlığına yapılan vurgu azaldı.

Tahran, Irak'taki vekillerini kontrol edeceğini ve ABD'nin kırmızı çizgilerine uymayı isteğini dile getirmemiş olsaydı, tansiyon daha da tırmanabilirdi.

Hizbullah ve İsrail arasında Lübnan-İsrail sınırında yaşanan çatışmaların artan temposu bu cepheyi neredeyse bölgedeki ana cephe haline getirirken, Iraklı silahlı gruplar için doğru olan, Gazze'ye "desteğini" sürdüren Yemen'deki Ensarullah ya da Güney Lübnan'daki Hizbullah için doğru değildi.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, çarşamba günü yaptığı son konuşmada, bu cephenin bir "destek" ve yıpratma cephesi olmaktan "üst sınırı ve kontrolü olmayan" topyekûn bir savaş cephesine dönüştüğünü söyledi.

Ancak "destek cepheleri", özellikle de Güney Lübnan cephesi ile ilgili en önemli değişiklik, İran'ın bu cephelerdeki vekillerinin, özellikle de Hizbullah'ın kararlarını kasıtlı olarak benimsemekten, bu cepheler hakkında sessiz kalmaya ve buradaki milislerinin özerkliğini vurgulamaya doğru kayan politikasıdır.

Aslında bölge, İran'ın Dini Lideri (Rehber) Ali Hamaney'in 3 Haziran'da yaptığı ve Aksa Tufanı Operasyonu'na övgüde bulunup, Hamas'ı ABD Başkanı Joe Biden'ın açıkladığı ateşkes teklifini reddetmeye çağırdığı konuşmasında da görülebileceği üzere İran, Gazze'deki savaşa ve paralel cephelere yönelik farklı bir yaklaşıma sahip.

İran'ın 13 Nisan'ı 14 Nisan'a bağlayan gece İsrail'e düzenlediği saldırı, "stratejik sabır" stratejisinden tam bir sapma teşkil etmese de kuşkusuz İran'ın savaşa yaklaşımındaki en önemli değişiklikti.


Ancak İran'ın bu yeni yaklaşımını anlamak için onu savaşa yönelik söylemindeki değişim ya da Gazze Şeridi'nde ve özellikle Güney Lübnan'daki "destek cephelerinde" yaşanan değişimler bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Savaşın İsrail iç siyasetine yansımaları, siyasi ve askeri kurumlar arasındaki gerilim ve anlaşmazlıkların ve İsrail hükümeti ile ABD yönetimi arasındaki ilişkiye yansımaların yanı sıra, gerek Batı ülkelerinde sokaklarda ve üniversitelerde olsun, gerek daha fazla ülkenin Filistin Devleti'ni tanıması açısından siyasi düzeyde olsun, gerekse Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından alınan kararlar çerçevesinde hukuki düzeyde olsun, Filistinli sivil can kayıplarının rekor sayılara yükselmesi nedeniyle İsrail'e karşı oluşan küresel tepki açısından da göz ardı edilemez.

Tüm bunlar savaşın İsrail'in istediğinden ve büyük olasılıkla ettiğinden farklı yol izlemesine neden........

© Independent Türkçe


Get it on Google Play