Tasavvufla aldanmak ve aldatmak
Aldanan, kendi içindeki kötü niyet ve fiilleri, onları iyi olgular üzerinden dışta yeniden sûretlendirerek iyi gösteren; aldatan ise bu suretle başkalarını kendi iyiliği hakkında şartlandırandır.
Buradaki sûretlendirme, sûret kelimesinin anlam zenginliğinden imkân devşiriyor gibidir. Zira insan bir hâli tanımladığı, tasvir ettiği, övdüğü ya da yerdiği kelimelere, cümlelere bile kendi arzuladığı suretleri giydirme kabiliyetine sahiptir. Daha açık bir terimle söyleyecek olursak, insan sûret-enzîg: kılık değiştirici, iki yüzlü bir mizaca sahiptir.
Bu duruma İmam Gazzâlî’nin (rahimehullah) İhyâ’sının 30. kitabında âlimlerle, ibadet ehlinden sonra, 3. grupta 9 fırka halinde incelediği tasavvuf ehlini de aldanışa dâhil etmesi üzerinden açıklık getirmek istiyoruz.
Tasavvuf ehlinin aldanışını özellikle şunun için seçtik:
Günümüzde sanat ve edebiyat ehlinden birçok entelektüelin, hâl bilgisi olarak tasavvufun sunduğu engin bilgiye yaslanarak, ondan şeriata paralel ama haramsız bir yol icat etmeye, salt sevgi mezhebini genişletmeye, amellerdeki bozukluğu meşrulaştırmaya, heretik yönelişleri sevimlileştirmeye yöneldiklerine bizzat şahit oluyoruz. Gazzâlî’nin tasavvuf ehli nitelemesine bunları da dahil ederek onun şu açıklamalarına başvurduk:
Gazzâlî, “en çok aldanış hâlinde” olmakla nitelediği mutasavvıfların ilk grubunda, “Kılık kıyafetleri, dış görünüşleri, konuşmaları, usulleri, törenleri ve kullandıkları kavramlarla; keza semâ ve ayinleri, abdest ve namazları, seccadeler üzerindeki başı eğik tarzda oturuşları ve bunlara benzer daha başka hâl ve........© Haber Vakti
visit website