Doping Hafıza, yapay zekâyı eğitse ne olur?
Doping Hafıza CEO’su Mert Kalkavan, yapay zekâ eğitmeye ya da geniş dil modeli (LLM) oluşturmaya yönelik bir odaklanmalarının olmadığını açıkça söylüyor. Ancak şirketin ürünlerini dinleyince, “yapay zekâ benim çocuğum olsa, eğitmelere için bu arkadaşlara gönderirdim” demeden edemiyorum.
Haftada iki kere yazıyor olsam da, bu yazılarda bahsettiklerimden çok daha fazla insanla görüşüyor ve daha ileri bir dönemde bir konunun onlarla ilgili bir boyutu olduğunu düşündüğümde kendilerinden bahsediyorum. Aslında bu doğrudan eğitime bakışımla ilgili bir konu: günümüzde iletişimin önemine vurgu yapanlar, okuduklarını, üzerine bir şeyler ekleyerek anlatmanın bir değer taşıdığını düşünüyor ve bu nedenle herkes iş yapmanın sorumluluğunu almadan anlattıklarıyla toplumda bir pozisyon elde ediyor. Bu bana, “Büyük Reis çok, Kızılderili yok” diye biten eski bir fıkrayı hatırlatıyor. Fıkrayı anlatmayacağım ama Kızılderili yoksa zaten fonksiyonel olarak reis de yoktur.
İçinde bulunduğumuz Zafer Haftası’nın temasını bunun üzerine eklersem şu noktaya ulaşıyorum: Reis olması için Kızılderili olmasının gerekmesinde olduğu gibi hem Kızılderili toplumunu oluşturmak ve eğitmek hem de bunun içinden reis çıkarmak zorundayız. Gazi Mustafa Kemal’in kurtuluş mücadelesinin başına geçirip zafere ulaştırdığı dönemde, tek komutan ya da en kıdemli/yüksek rütbeli subay kendisi değildi; en büyük orduya da komuta etmiyordu. Ancak kendisi aldığı eğitimin ve yaşadığı deneyimin etkisiyle; buna ek olarak da yapmak istediği iş için gereken ve yönetmeye yetkin olduğu yeterli gücü talep ederek bu başarıyı elde ediyor. Sonrasında da bunları bir eğitim içeriği olarak Nutuk’ta anlatıyor. Benim açımdan eğitim süreci budur.
Doğada bir kaplanın yavrusunu oyunlarla yetiştirip bir avcı haline getirmesi daha basit ve doğal bir süreçtir; anlatılması ve anlaşılması daha kolaydır. İnsanların ise bu eğitim, düşünce ve davranış sistemlerini daha karmaşık/gelişmiş modeller içinde inşa etmesi gerekiyor. Bunda çok başarılı olmadığımız aşikâr.
Kamu otoritesinin benim çocukluğumdan beri eleştirilen eğitim sistemine girmeyeceğim; zaten oraya giren batar. Ben başka bir soruna ve çözüme odaklanmak istiyorum. Konu, komutan yaratmaktır. Gelinen noktada komuta edilmesi gereken büyüklük yapay zekâda ve onun şekillendirdiği yenidünyada somutlaştığına göre, bizim de bu dünyanın komutanlarını yetiştirmeye ihtiyacımız bulunuyor ki bu da ancak belirli bir karakter ile sağlanabilir. Gazi Mustafa Kemal örneğinde olduğu gibi, mesele, ne öğrendiğiniz değil, bu öğrendiklerinizle ne yaptığınızdır.
Benim gördüğüm, yapay zekâ ile ilgili idarecilerin, çocukluklarını yaşamamış olması en önemli eksiklik; çoğunluğu ne Isaac Asimov’un robot edebiyatıyla tanışmış ne de Gepetto Usta’nın Pinokyo’yu nasıl eğittiğini okumaya zaman ayırmış. Hiç kimse, makine öğrenmesinin bugün geldiği nokta ile yalan söyleyince burnu uzayan Pinokyo’nun gerçek zamanlı analitiğe dayalı görselleştirilmiş sistemi arasındaki ilişkiyi göremedi.
TRT2’de izlediğim Red River adlı filmde, üretim ile ticaretin nasıl entegre edilerek bugün yaşadığımız sorunların çözülebileceğinin formülü var: bilen var mı? Ben rastlamadım. Üstelik 1940’lı yıllarda çekilen filmde bunu bilim adamları değil, John Wayne’in içinde yer aldığı kadro anlatıyor.
Şimdi yapay zekânın milyarlarca şeyi tarayarak size kendi anlayacağınız dilde raporlamasının ileri bir adım olduğunu düşünüp insanlık tarihinin son 100 yılından verdiğim örnekler dahil kendi tarihinden haberdar olmadan bu........
© Ekonomim
visit website