Bir motor yolculuğu
Demek uzun süredir Boğaz’a çıkmamışım; motorun yolcu salonunda duramadım; hemen dışarı çıktım; özlemişim böyle bir seyahati. Bindiğim Beşiktaş-Kadıköy motorunda kendimi, gördüğü her objenin resmini çeken Japon turiste benzettim. Sanki Boğaz’ı ilk kez görüyormuşum gibi resim çektim.
Şehir hatlarının Kadıköy’e sefer yapan vapurlarının çok hikâyesini dinlemiştim. Adeta bir efsane idi. “Sabah ve akşam yolcuları, işe giden ve işten dönen elit bir kesimdir. Sanki insanlar sezon için numaralı biletler almıştır; herkesin yeri bellidir. Kimse saygısızlık edip başkasının yerine oturmaz” derlerdi. Ben üniversitede okurken biz Bakırköy’de otururduk. Sırf vapurun o havasını yaşamak için bir gün Anadolu yakasında oturan arkadaşlarla Karaköy’den Kadıköy vapuruna binmiştim. Evet, efsanedeki gibiydi; yolcular derli toplu idi. Arkadaşlarıma “Herkesin yeri belli derler; ben nerde oturacağım?” demiştim. Gülmüşler ve “Vapurlar tenha iken, İstanbul’da bu kadar kişi yokken öyle imiş. Bir de lüks mevkide ” demişlerdi. Hep güzel şeyler geride kalıyor nedense diye üzülmüştüm. Acaba gelecekte bugünlerden neler özlenecek?
Motorun kıç kısmı rüzgar yemeden manzara seyretmek için biçilmiş kaftandır. Oraya yöneldim. Hem tuvalet de ordaydı, karaya sıkışmış durumda çıkmayacaktım. Dilimde Alaaddin Yavaşça’nın hicaz şarkısı “Boğaziçi şen gönüller yatağı”, resim çekmeye başladım. İçerde oturmayıp dışarıda kalmayı tercih eden birisi daha vardı ayakta; sırtında gitarı ile. Tepemizde gökyüzü vardı, geniş bir hacmin içindeydik. Ama bastığımız alan dardı. Böyle durumlarda çevremdeki insanlar ile konuşmadan edemem. Bir de “aynı yolun yolcusu” olunca bir yakınlık da oluşuyor kişiler arasında. Konuşmayı başlatmak için “Siz de tuvalet sırasındasınız?” demek de vardı. Ama halinden pek sıkışmış olduğu anlaşılmıyordu. Hem de dilime dolanan şarkı ve sırttaki gitarın romantikliğinde, “tuvalet” ile söze girmek uygun düşmez diye düşündüm. Gitardan konuya girdim: “Müzisyen misiniz?” dedim. “Yok, ben gitar tamir ederim; sonra da satarım. Bu sırtımdaki gitarı da satmaya götürüyorum” dedi. Sonra da ekledi “Hobim bu”. “Değilim” diyebilirdi kısaca; ama cevabı ayrıntılı idi. Konuşmak için yol açılmıştı bana. İnsan kaynakçısı damarımdan sordum: “Ne iş yaparsınız ?”. “Ben turist rehberiyim” dedi. “Şimdi anlaşıldı. Siz içerde oturmazsınız zaten” diye kendimce bilgiç bir yorum yaptım. “Evet” dedi gülümseyerek. Tuvalet boşalmıştı. “Buyrun” deyip tuvaleti gösterdim. “Yok” dedi “Ben kullanmayacağım, siz buyrun”.
Tuvaletten çıktığımda........
© Ekonomim
visit website