“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” neyi vadediyor?
Müslümanlar, yüzyıllar boyu dünyadaki en büyük askerî ve ekonomik gücü temsil etti. 9’uncu ve 12’nci yüzyıllar arasında İslam Dünyası, Bizans’ın ilerisindeydi. Farabi, El Harezmi, Ömer Hayyam, Al-Razi, Al Ravendi, İbn-Sina, İbn-Rüşd gibi filozoflar ve bilim insanları; bilim ve sanatta insanlık tarihindeki en büyük başarılara imza attı. İslam dünyası, bu dönemde altın çağını yaşadı.
Osmanlı Devleti, 600 yıl boyunca, İslam coğrafyasında yaşamış olan İbn-Sina ve İbn-Rüşd düzeyinde tek bir filozof ve bilim insanı çıkartamadı. Osmanlı; haremlerle, saray oyunlarıyla, iktidar mücadelesi ile uğraşırken uygarlığa gözünü kapadı, 600 yıl boyunca bilime ve felsefeye geçit vermedi. Oysa Avrupalılar bilim, sanat ve teknolojide İslam dünyasını geride bırakan büyük gelişmeler sağladı.
Kâfir icatlarını öğrenmenin veya kâfir öğretmenlerden ders almanın dinen caiz olup olmadığı tartışıldı. Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme döneminin en önemli özelliği, gelirlerin azalması ve saray masraflarının artmasıdır. Merkezî otoritede, orduda, sosyal ve ekonomik alanda bozulmalar ortaya çıkar.
Dönemin düşünürü Koçi Bey, Padişah IV. Murat’ın isteğiyle, 1631 yılında Osmanlı Devleti’nin kötüye gidiş nedenlerini içeren gerçekçi bir rapor hazırlar. Tarihe, Koçi Bey Risalesi olarak geçen raporda eleştiri konuları; adam kayırmacılık, rüşvet, liyakat sisteminin çökmesi ve yozlaşmadır.
Dünyanın en değerli toprakları üzerinde kurulu beş milyon kilometrekareye hükmeden Osmanlı bu yüzden çöker. Sevr ile 120 bin kilometrekarelik alana, Anadolu’ya sıkıştırılır. Atatürk, Türk İstiklal Savaşı’yla, Sevr’i çöpe atar. Avrupa sömürgeciliğini sona erdirir ve modern bir devlet kurar.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün stratejik öngörüsü sayesinde laikliği bir ilke olarak kabul eder. Çağdaşlaşma yolunda hızla ilerler. Atatürk’ün Laik Demokrasi sisteminde, akılcılık ve bilim ön plandadır; biat kültürü değil, sorgulama kültürü gelişmiştir.
***
20’nci yüzyılın........
© Bizim TV
visit website