İsteyenin İnandığı Bir Sistemden İsteyenin İnkâr Ettiği Bir Sisteme
İnanmak ve inkar etmek elbette kişinin özgür iradesiyle alınması gereken bir karardır. Herkesin buna saygı duyması kaçınılmazdır. Kimse kimseyi inkara zorlamayacağı gibi kimse kimseyi inanmaya da zorlamamalı. Buraya kadar her şey doğru, olması gereken de zaten bu.
Ancak bunun gerçekleşmesi adına tüm iş ve işlemler, kural ve kaideler, eğitim ve öğretim sistemi imana götüren bir tarzda kurgulanmalı. Çünkü Müslüman bir toplumdan, her karış toprağı şehitlerin kanıyla sulanmış bir topraktan bahsediyoruz.
Eğitimini tamamlayan, dini bilgilere eksiksiz bir şekilde sahip olan bir birey, istediği zaman ve istediği mekanda istediği şekliyle inkara kalkışabilmelidir. İbadet vakitleri, ticari kullar, sosyal hayatın gerekleri Müslümanlara göre yeniden düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Katılırsınız katılmazsınız o sizin bileceği bir şey. Mesela Cuma namazı vaktini çalışma zamanı kılarak “dileyen insanlar namaza gitsin” diyerek değil de, Cuma namazı vaktini tatil kılarak “dileyen gitmesin” denilecek şekilde yeniden dizayn edilmelidir. “Dileyen gitsin!” demek engelleyici bir rol üstlenirken, “Dileyen gitmesin!” demek gitmeyi güdüleyici, Müslümanlar için olması gereken bir rol üstlenmektedir. Cuma günü ameliyat günü olan bir doktor istese de istemese de Cuma namazına gidemeyecektir. Halbuki ameliyat günü pazara alınan bir doktor, Cuma namazı vaktinde isterse namaza gidebilir, isterse de namaza gitmeyebilir. Tabiki de dileyen dilediğini yapmalı. İbadetlerin önüne bariyerler kurarak dileyen atlasın demek sağlıklı bir iletişim değildir.
Halıhazırda var olan mevcut sistem; Müslüman evlatları için inkarı kolaylaştırıcı bir yol izlemektedir. Dini bilgilerden bihaber hatta kimilerinin eliyle din, öcü gösterilerek mezun edilen bir bireyin........
© Akasyam
visit website