menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

AB-Mısır anlaşması üzerine: Batı niye inandırıcı değil?

10 6
21.03.2024

“AB liderleri geçtiğimiz Pazar günü (17 Mart), Avrupa’ya yönelik düzensiz göçü engellemek amacıyla Mısır’a 7,4 milyar Avro tutarında hibe ve kredi aktarma sözü verdi. Anlaşma, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İtalya, Belçika, Avusturya, Güney Kıbrıs ve Yunanistan liderleriyle beraber Kahire’ye gitmesinin ardından yapıldı.” Fotoğrafta Leyen ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi el sıkışırken görülüyor. (Foto: Mısır Başkanlığı)

Batı niye sıkıntılı? Niye eskisi gibi destek görmüyor? Niye dünyanın büyük kısmından sürekli itiraz veya tepki ile karşılaşıyor? Niye Batının belirlediği politikalar, Rusya’nın Ukrayna’ya fütursuzca saldırısına karşı aldığı önlemler dünyanın diğer yerlerinde desteklenmiyor. Bunun başlıca nedeni tek kelimeyle tutarsızlık.

Kısa bir süre önce ülkemizde de yayınlanan Amin Maalouf’un son eseri “Labirent: Batı ve Hasımları” buna bir ışık tutuyor. Kitap Batının karşında bulunan Rusya ve Çin’e eskiden Üçüncü Dünya, şimdi ise Küresel Güney denilen ülkelerin niye sıcak baktığını gayet iyi anlatıyor. Hafızalar sadece yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar sömürgeciliğin sürdüğü dönemi değil, öncesine de gidiyor ve insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerleri savunan Batının işine geldiğinde bunları bir kenara bırakabildiği de anımsanıyor. Onun için Batı tarafından Batılı sayılmayan ve kendisini de o camiada görmeyen Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ne kadar haksız da olsa, Küresel Güney’in bakış acısı geçmişin hatıraları çerçevesinde belirleniyor. Batı bir bakıma geçmiş politikalarının bedelini ödüyor.

Evet, Batı yeknesak sayılmaz ama genelde Avrupa Birliği ile ABD’nin başını çektiği NATO üyelerinin de yer aldığı bir Batıdan söz etmek mümkün. Türkiye de Batı camiası içinde sayılırken son on – on beş yıldır bu husus iki tarafta da daha fazla sorgulanır oldu.

Bunda Ankara’nın politikaları kadar AB’nin tutumu da neden olarak gösterilebilir. Türkiye’nin Batı veya eski deyimle Avrupa’nın Hristiyan ülkeleriyle sınavı yüzyıllar öncesine kadar gider. Osmanlı veya Türkler genelde hasım, düşman, rakip olarak görülmüştür.

Bu durum elbette tek taraflı değildi. Zaman zaman müttefiklikler de kuruldu. Son iki yüzyılda Osmanlı, Avrupa devletlerini bir diğerini karşı oynamış, Kırım savaşı ile Birinci Dünya Savaşında ise müttefiklikler oluşturmuştur. En köklü değişim ise elbette Atatürk’ün çizdiği yol oldu.

Türkiye Osmanlı’dan beri Batılılaşma çerçevesinde Tanzimat’tan başlayarak sosyal ve siyasal anlamda birçok reform süreci gerçekleştirdi. Bunlardan bir tek Atatürk devrimleri dış baskı olmadan gerçekleşti. Ayrıca Atatürk’ün gerçekleştirdiği değişim hiçbir Batılı ülkenin hayal bile edemeyeceği köklü reformlar idi. Yakın tarihimizde ise çok partili demokrasiye yine dış etkenler sayesinde erişildi. Gümrük Birliği ile başlayan reform süreci ve özellikle 2007’ye kadar sürdürülen reformlar AB’nin üyelik havucuyla sağlandı. Esasta insan hakları, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü alanında gerçekleştirilenlerin kendi irademizle yapılması istenirdi. Şimdi bu kazanımlardan dahi geri adımlar atıldı. Ama konumuz bu değil.

Türkiye, Atatürk tarafından bilinçli bir şekilde tercihini Batı’ya yöneltmesinden sonra bunun doğal uzantısı olarak AB’ye üye olmaya çalışmasına rağmen, bilhassa Soğuk Savaştan sonra Avrupa, bazı istisnalar dışında eski reflekslerinden kopamadı ve Türkiye’yi üyelik dışında belli bir mesafede tutmaya gayret etti. Bunda da başarılı oldu.

Bizimle ilişkilerinden yola çıkarak Batının riyakârlığına çok örnek verebiliriz. Ama özellikle AB’nin Mısır’la yaptığı anlaşmasına değinmek istiyorum.

AB liderleri geçtiğimiz Pazar günü (17 Mart), Avrupa’ya yönelik düzensiz göçü engellemek amacıyla Mısır’a 7,4 milyar Avro tutarında hibe ve kredi aktarma sözü verdi. Anlaşma, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İtalya, Belçika, Avusturya, Güney Kıbrıs ve Yunanistan liderleriyle beraber Kahire’ye gitmesinin ardından yapıldı.

Bu anlaşmada dikkat çeken nokta yardımın büyük bir kısmının (yaklaşık 5 milyar Avro) Mısır hükümetine doğrudan nakit transferi şeklinde yapılacak........

© yetkinreport.com


Get it on Google Play