Değerli Okuyucularım; bildiğiniz gibi uçuşla ilgili anılarımın haricinde arkadaşlarımdan gelen ve sizlerin de beğenerek keyifle okuyacağınız yazıları bu köşede sizlere sunuyorum. İşte bu hafta sizlere Adem Türkdoğan arkadaşımın güzel anılarından oluşan bir yazısını sizlerle paylaşıyorum.
“Sevgili Arkadaşım Kâmil,
Yeşil Giresun'daki yazılarını zevkle okuyorum. Son yazını okurken ben de 1975 teki HHO imtihanı günlerine gittim. Seninle birkaç anımı paylaşmak istiyorum.
Ben liseyi Ankara'da okumuştum, o nedenle siviller arasında (sanırım ikinci grubun içinde) HHO'na istenen gün sabah erkenden gittim. İlk kez Ankara dışına çıkıyordum. O grupta yaklaşık 1200 aday vardı ve bizleri okula alıp yazılı bir imtihan yaptılar ilk günün sabahı. Üniversite imtihanı gibi test olan sınavın sonuçlarını aynı gün okumuşlardı (ya da Boğaziçi Üniversitesinde okutmuşlardı). Sınav sonucuna göre yaklaşık 600 adayı o akşam evlerine gönderdiler.
Ertesi gün spor ve sağlık muayeneleri başladı (senin de belirttiğin gibi) ve yanılmıyorsam bir hafta kadar sürdü, elenenleri evlerine gönderdiler ve geriye 140 – 145 kişi kaldık o gruptan. Bizleri vapur ile Bandırma'ya, sonra da tren ile İzmir'e ve askeri otobüsler ile Gaziemir'e götürdüler. 4 ya da 6 aday bir odada kalacak şekilde Gaziemir'deki tesislere yerleştik. Askeri liselerden ve birinci gruptan gelenler uçuş eğitimlerinin ilerleyen safhalarında idi.
Temel askerlik eğitiminin yanı sıra (Teğmen Ahmet Ekici yaptırıyordu temel eğitimi, güçlü hafızasına hayran olduğum kişidir Ahmet Abi) uçak tanıma ve uçuşa hazırlık kursları başladı. Normal usullerden yüzde 85 ve emercensi usullerden yüzde yüz alarak uçak başına gittik. Ben de T-41 ile uçanlar arasında idim ve tecrübeli pilot astsubay Kd. Başçavuş Zeki Akyurt Hoca'nın talebesi oldum. Uçuşlar sırasında başarısız olanlar da elendikçe aramızdan ayrılıyordu. O şekilde ayrılanlardan biri de aynı odayı paylaştığımız ve kısa sürede samimi olduğumuz bir arkadaştı (adını hatırlamıyorum). Ayrılırken söylediklerini hala hatırlıyorum: “Pilot olmayı çok istiyordum ama bana kısmet olmadı, ileride bir oğlum olursa onu pilot yapacağım…”
Ben o zaman henüz 16 yaşındaydım ve ne istediğimi de aslında çok iyi bilmiyordum, ideallerim de yoktu. Zeki Hoca'yı ve T-41 ile uçmayı çok sevdim. Altıncı uçuşun sonunda bana: “Adem, sen filo komutanı ile uçmaya hazırsın, kabul ederse yarın filo komutanı ile uçacaksın” dedi. Ertesi sabah “Komutan kabul etmedi, altı uçuşu çok az buldu, bugün gene beraber uçacağız” dedi. T-41'e bindik, bana motoru çalıştır, kuleden izin al, 5000 feet'e tırman ve Torbalı'nın üzerine git talimatı verdi, koltuğunu geri çekti, radyoda müzik açtı. Torbalı'nın üzerine varınca şimdi ne yapayım hocam diye sordum, “farz et ki motor arızalandı mecburi iniş yapacaksın” diyerek bana bir tarlayı işaret etti. İşaret edilen tarlaya doğru gazı kesip alçaldım ve neredeyse tarlaya inecek kadar alçalınca müdahale edip gaz açtı ve fletner ayarı yapana kadar ikimiz levyeyi zor tuttuk! Evladım bizi burada tarlada mı bırakacaksın dediğini hatırlıyorum. Tekrar tırmanırken koltuğunu yine geri çekti ve meydana dön ve inişini yap dedi.
Filo komutanı bu kez Zeki hocanın ikinci kez benim hazır olduğumu söyleyince kabul etmiş, ertesi sabah filo komutanı ile uçtum. Tabii ki heyecanlı idim. Uçağa binince “motoru çalıştır, 5000 feet'e tırman ve İzmir yönüne körfezin üzerine git” dedi.
Körfezin üzerine varınca filo komutanına “şimdi ne yapayım” diye sorar gibi bakınca “360 derece dönüş yap” dedi. Bu manevra sırasında irtifa kaybetmemeye dikkat ederek (ve güneşi nirengi alarak) tamamladım, tam 360 derece dönmüş ve sadece 50 feet kaybetmiştim. Manevra bitince filo komutanı “meydana dönüyoruz” dedi ve Gaziemir'e doğru düz uçuşa geçince “kumandalar bende, sen yalnız uçacaksın, şimdi biraz dinlen” dedi! Gaziemir meydana yaklaşınca da telsizle kuleye “pist başına araç gönderin, öğrenci yalnız uçacak” diye talimat verdi.
Pist başına gelince uçaktan inerken oldukça yumuşak bir sesle “yalnız uçuşta sadece meydan turu atıp iniş yapacaksın, ben seni izliyor olacağım (ya da benzeri şeyler)” dedi. Havalandım, radyo zaten açıktı ve meydan turu sırasında Ayten Alpman 'memleketim' şarkısını söylüyordu, bir yanda İzmir, Gaziemir ve çevresindeki harika yeşil bitki örtüsü, öte yanda masmavi bir deniz ve çok güzel bir bahar havası… hayatında bir bisikleti bile olmamış ben 16 yaşında tek başıma uçakla uçuyordum! O andaki hislerimi, mutluluğumu kelimelerle anlatmak sanırım çok zor. İnişi tamamlayıp uçağı park yerine park ettikten sonra “gazino” dediğimiz yere gelince pek çok arkadaş etrafımı sardı ve beni soru yağmuruna tuttular, çünkü bizim siviller grubundan uçuşları başarı ile tamamlayan ilk öğrenci idim ve uçuşlarda elenenler ayrıldıktan sonra o 1200 kişilik gruptan sanırım 40 – 42 kişi kalmıştık.
Eylül başında HHO'lunda temel eğitime başladık sizlerle birlikte. Sanırım Eylül ortaları idi Üniversite sınav sonuçları açıklandı ve ben oldukça yüksek bir puan alarak İTÜ Uçak Mühendisliğini kazandığımı öğrendim. Aynı gün Samsunlu bir arkadaşımıza da “Tıp fakültesini kazandığı” haberi geldi (maalesef o arkadaşın adını da hatırlamıyorum). Hayatımın en önemli kararlarından birini vermek zorunda kaldım o gece. Santraldan rica ettim benim Ankara'da ailemle görüşme fırsatı verdiler ama ailem de kararı bana bıraktı. Harp Okulundan mezun olduğumda sağlığımı (özellikle eğer göz ya da kulak sağlığımı) kaybedersem ömür boyu pişman olabilirim düşüncesi ile ertesi sabah Hava Harp Okulunu bıraktım.
Samsunlu arkadaşla beraber sabah eğitime çıkmayıp okuldan ayrıldık. O İstanbul'u benden iyi biliyordu. Beyazıt meydanında Üniversitenin kapısına gidip “ben uçak mühendisliğini kazandım, okulu görebilir miyim?” Diye sorunca görevli “evladım karşıdan M4 Taksim otobüsüne bin ve Gümüşsuyu'nda in senin okulun orada” dedi! Maalesef İTÜ ile İstanbul Üniversitesi arasındaki farkı bile bilmiyorum o zaman!
Samsunlu arkadaşın tavsiye ettiği bir yerde kaldık o gece ve fırsat bulup telefon ile ailesini arayınca acı gerçeği öğrendi ve yıkıldı! Annesi pilot olmasını istemediği için tıp fakültesini kazandığı yalanı ile Harp Okulundan ayrılmasını sağlamışlar, sınavda aldığı puan düşükmüş ve açıkta kalmış…
Kim bilir, belki bir gün o arkadaşlar ile de bir yerlerde yolumuz kesişir ve kimimiz için acı, kimimiz için tatlı olan anıları paylaşırız”.
Selamlar – sevgiler.Bu güzel paylaşımı için sevgili Adem Türkdoğan arkadaşıma çok teşekkür ederim. Türk Hava Kuvvetlerine çok emekleri geçen tüm Astsubay Pilotlarımıza saygı, minnet ve şükranlarımı sunarım, ayrıca aramızdan ayrılanların ruhları şad mekanları cennet olsun. Adem arkadaşımın uçuş hocası, arka sırada soldan ilk hocamız Hv.Plt.Kd.Bçvş. Zeki Akyurt.


Sevgiyle kalınız.

QOSHE - KAPTANIN KÖŞESİ/ BÖLÜM-40 - Kamil Güngör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KAPTANIN KÖŞESİ/ BÖLÜM-40

4 8
30.03.2024

Değerli Okuyucularım; bildiğiniz gibi uçuşla ilgili anılarımın haricinde arkadaşlarımdan gelen ve sizlerin de beğenerek keyifle okuyacağınız yazıları bu köşede sizlere sunuyorum. İşte bu hafta sizlere Adem Türkdoğan arkadaşımın güzel anılarından oluşan bir yazısını sizlerle paylaşıyorum.
“Sevgili Arkadaşım Kâmil,
Yeşil Giresun'daki yazılarını zevkle okuyorum. Son yazını okurken ben de 1975 teki HHO imtihanı günlerine gittim. Seninle birkaç anımı paylaşmak istiyorum.
Ben liseyi Ankara'da okumuştum, o nedenle siviller arasında (sanırım ikinci grubun içinde) HHO'na istenen gün sabah erkenden gittim. İlk kez Ankara dışına çıkıyordum. O grupta yaklaşık 1200 aday vardı ve bizleri okula alıp yazılı bir imtihan yaptılar ilk günün sabahı. Üniversite imtihanı gibi test olan sınavın sonuçlarını aynı gün okumuşlardı (ya da Boğaziçi Üniversitesinde okutmuşlardı). Sınav sonucuna göre yaklaşık 600 adayı o akşam evlerine gönderdiler.
Ertesi gün spor ve sağlık muayeneleri başladı (senin de belirttiğin gibi) ve yanılmıyorsam bir hafta kadar sürdü, elenenleri evlerine gönderdiler ve geriye 140 – 145 kişi kaldık o gruptan. Bizleri vapur ile Bandırma'ya, sonra da tren ile İzmir'e ve askeri otobüsler ile Gaziemir'e götürdüler. 4 ya da 6 aday bir odada kalacak şekilde Gaziemir'deki tesislere yerleştik. Askeri liselerden ve birinci gruptan gelenler uçuş eğitimlerinin ilerleyen safhalarında idi.
Temel askerlik eğitiminin yanı sıra (Teğmen Ahmet Ekici yaptırıyordu temel eğitimi, güçlü hafızasına hayran olduğum kişidir Ahmet Abi) uçak tanıma ve uçuşa hazırlık kursları başladı. Normal usullerden yüzde 85 ve emercensi usullerden yüzde yüz alarak uçak başına gittik. Ben de T-41 ile uçanlar arasında idim ve tecrübeli pilot astsubay Kd. Başçavuş Zeki Akyurt Hoca'nın talebesi oldum. Uçuşlar sırasında başarısız olanlar da elendikçe aramızdan ayrılıyordu. O şekilde ayrılanlardan biri de aynı odayı paylaştığımız ve kısa sürede samimi olduğumuz bir arkadaştı (adını hatırlamıyorum). Ayrılırken söylediklerini hala hatırlıyorum: “Pilot olmayı çok istiyordum ama bana kısmet olmadı, ileride bir oğlum olursa onu pilot yapacağım…”
Ben o zaman henüz 16 yaşındaydım ve ne istediğimi de aslında çok iyi bilmiyordum, ideallerim de yoktu. Zeki Hoca'yı ve T-41 ile uçmayı çok........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play