KELLİM KELLİM, LAYENFA!...
Her yıl Ramazan ayına girerken aynı şeyler defalarca yazılıp, söylenir…
İşte; “Bu ay rahmet ayıdır… İmanın, ibadetin, güzel ahlâkın, ümmet bilincinin ve İslam kardeşliğinin pekiştiği müstesna bir zamandır” falan denir...
Kardeşlik ilişkilerinin öneminden bahsedilir… Nefis muhasebesi yapılmasından söz edilir… Ramazanın bitmek bilmeyen bereketinden ve huzurundan dem vurulur…
Fakat insanlar, sanki bu özellikler kendiliğinden ortaya çıkacakmış gibi davranır…
Mübarek aya yağmur muamelesi yaparlar… Yazılanları, söylenenleri hiç üstüne alınmazlar…
Ne hikmetse, kimse bu konuda dinen ve ahlaken bir sorumluluk taşıdığını düşünemez!...
Ramazanın bereketi, ramazanın zenginliği, bolluğu ve rahmeti ancak ve ancak Müslümanların bu aydaki davranışlarına bağlıdır!...
Yağmur gibi kendiliğinden yağan bir “ihsan” asla söz konusu değildir!...
Ramazanın bütün güzel hasletlerinin doğmasına; ona inanıp, ona değer vererek yaşayacak olan insanlar sebep olur…
Ramazan ayının üstünlüğü, ancak bizim ibadet ve hayır konusunda birbirimizle yarış etmemizle mümkündür!
O günlerde; iyilik ve hayırdan yana olduğumuzu Allah'a göstermedikten sonra, Ramazanın hiçbir kıymeti ortaya çıkmaz!
Evet doğrudur; Ramazan günleri Allah'ın büyük bir lütuf kapısıdır… Ancak o kapıyı açacak olan Allah'ın kendisi değil; kullarıdır…
O, bize sadece anahtarın yerini gösterir!
Duaları kabul, hataları da yok olanlar, o anahtarı kullanarak kapıyı açmayı başaranlardır!
İhlas ve samimiyet içinde........
© Yeşilgiresun
visit website