DEVLET ADAMLIĞI…
İnsanın bizzat kendisinin yaşadığı hayat tecrübesinden daha değerli bir bilgi yok… Size kendi yaşadığım olaylar üzerinden “devlet adamlığının” ne olduğunu anlatmak istiyorum…
İmam Hatip Lisesini bitirdikten sonra doğrudan “imam hatip” olarak atanma hakkım bulunmasına rağmen o mesleği yapmak istemedim…
Üniversite okuyup mühendis olmak ve teknik işlerle uğraşmak gibi hedeflerim vardı…
O yıllarda, önümüzde bize rehberlik eden, yol gösteren ve hakkımızı koruyan kimse bulunmadığı için bir sürü yanlışlığa ve haksızlığa maruz kaldım…
Aradan 22 yıl geçtikten sonra ispatlayabildiğim sahtekarlıklarla okul birinciliğim elimden alınmış; üniversite giriş sınavındaki avantajım okul idarecileri tarafından imzalanan sahte belgelerle başkasına verilmişti…
Ayrıca, işlediğimiz fen ve matematik derslerinin saati, diğer lise mezunlarının yarısı kadar ancaydı… Müfredatımızın çoğunlukla mesleki derslerden oluşması üniversite sınavında aleyhimize fırsat eşitsizliği yaratıyordu…
Bu şekilde, birçok konu eksiği ile sınava girince, haliyle sayısal türde başarı elde edemedim… Tercih ettiğim sekiz mühendislik bölümünün hiçbirini kazanamadım…
O dönemlerde, sınava girmeden yaptırılan tercihler neticesinde, bir arkadaşımın boş kalan tercih satırlarına şaka olsun diye kodladığı “Gazetecilik ve Halkla İlişkiler” bölümüne yerleştim!...
Fakat, “ne olursa olsun, sonuçta üniversite” diyerek verdiğim karardan geri dönmedim ve Ankara'nın yolunu tuttum…
Dört yıl boyunca hem çalışıp hem okudum… Azmettim, bu okulu da aynı şekilde birincilikle bitirdim…
Ne çare, okul yöneticilerinin yaptıkları adaletsizlikler yine yakamı bırakmadı… Asistanlık hakkımı yarım puanla gasp edip bir başkasına verdiler!...
Son çare, sigortasız ve güvencesiz olarak karın tokluğuna çalışmayı kabul ederek gazetecilik yapmaya mecbur kaldım… Bu durum üç yıldan fazla bir süre sürdü…
Meslek öğrenme uğruna içine düştüğüm bu zor duruma bünyem daha fazla dayanamadı…
24 yaşımda ağır bir mide ameliyatı geçirdim…
Giresun'umuzun meşhur doktorlarından Dr. Tevfik Yücebaş, yaptığı ameliyattan sonra anne ve babamı uyararak;
- “Çocuğunuzu bu hale yaptığı gazetecilik mesleği getirmiş... Düzensiz yaşam ve stres sağlığını üç yılda bitirmiş… Eğer gazeteciliğe devam ederse ömrünün çok uzun olacağını söyleyemem…”
deyince, gazetecilik hayallerime de oracıkta veda etmek zorunda kaldım…
Akabinde, memurluk sınavını kazanıp, 1992 yılı sonunda “düz memur” olarak kamu görevine başladım…
Çoğu ortaokul mezunu başkomiserlerin emrinde dört yıl çalıştım. Asla gücenmedim ve kırılmadım… Çalışma azminden hiç şaşmadım… O dört yıla iki........
© Yeşilgiresun
visit website