menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Denktaş bana AB üyeliğini altın tepsi içinde sundu”

24 14
12.05.2024

Annan Planının ve Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne üyeliğinin yirminci yılında o dönemin olaylarına yeniden bakarak bir dizi değerlendirmeler yapılmaktadır.

Lorda Hannay, Alvaro De Soto ve Günter Verheugen gibi o dönemin önemli aktörlerinin görüş ve değerlendirmelerine bu köşede yer verdim.

Bu yazımda, 1993-2003 arasında Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan ve “Kıbrıs’ı AB üyesi yapan kişi” olarak anılan Glafkos Kliridis’in görüşlerine yer vereceğim.

Kliridis’in anlatısı oldukça ilginçtir. Okuyucuların da göreceği gibi, Kıbrıs’ın çözüm olmadan AB üyesi olmasında çeşitli etkenler rol oynamıştır. Örneğin, Yunanistan’ın Kıbrıs’ın üye yapılmaması durumunda AB’nin genişlemesini onaylamayacağı tehdidi gibi...

Fakat hiçbir şey, Türk tarafının 2002-2003 arasında takındığı uzlaşmaz tutum kadar etkili olmamıştır. Nitekim Kliridis, “Denktaş bana AB üyeliğini altın tepsi içinde sundu” diyor.

Aşağıda okuyacağınız Kliridis ile yaptığım diyalog, 2007 yılında yayınladığım “Glafkos Klirides, Bir Kıbrıs Yolculuğu” adlı kitabımdan alınmıştır.


“Müzakere heyetinde yer al”

N.K: 1996 yılında, Hükümetler Arası Konferans’tan altı ay sonra Kıbrıs’ın AB’ye üyelik müzakerelerine başlayacağı doğrultusunda bir karar alındı. Kıbrıs, üyelik müzakerelerine başlama kararını, Türkiye, AB ile Gümrük Birliği imzalamak istediğinde elde edebildi.

Bu noktada Yunanistan’ın belirleyici olduğu anlaşılıyor. Yunanistan, Türkiye’nin Gümrük Birliğine üyeliğini, Kıbrıs’ın Hükümetler Arası Konferans’tan altı ay sonra üyelik müzakerelerine başlama şartıyla kabul etti. Böylece, müzakerelere başlama kararı alındı ve Kıbrıs, 1998 yılında, üyelik müzakerelerine resmen başladı.

Siz, 1998 yılının Mart ayında, Londra’yı ziyaret ettiniz ve İngiliz Başbakan Tony Blair ile Kıbrıs’ın üyelik müzakerelerini yürütecek ekibin içinde Kıbrıslı Türklerin de yer almasını görüştünüz. Anlaşılan, İngilizler de sizi bu doğrultuda teşvik etmişti. Siz, o dönemde ilginç bir çağırı yaptınız ve Kıbrıslı Türklerin müzakere heyeti içinde yer almasından ve hatta, Kıbrıslı Türklerin AB yardımlarından yararlanmasından söz ettiniz. Yine aynı dönemde, Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği’ne mal satmalarını gündeme getirdiniz. Bunlar oldukça ileri önerilerdi. Bu önerileri yapmanız için İngilizler size baskı yaptı mı yoksa bunlar ortak görüşleriniz miydi?

G.K.: Ben İngiltere ziyaretimden önce, Kıbrıs’ta görev yapan Yüksek Komiseri ziyaret etmiştim. Ona, “Kıbrıslı Türklerin müzakere heyetinde yer alması için Denktaş’a öneri götüreceğim” dedim. Yüzüme hayretle baktı. Söylemek istediğim şudur: İngilizler bana, ‘şunu şunu yapmanız lazım’ demediler.

N.K.: Demek fikir sizden geldi. Yine de, Lord David Hannay’nin yazdıklarına göre, Denktaş önerinizi reddedince Kıbrıs Rum tarafı derin bir “oh” çekmiş...

G.K.: Evet, diğer taraf öneriyi reddedince Kıbrıs Rum tarafının rahatlamış olduğu doğrudur.

N.K.: Sayın Başkan, bir ara Kıbrıs’tan Richard Holbrook da geçti. Holbrook, Türkiye, AB üyeliği yolunda ilerlemeden, Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini görenlerin başında geliyordu. Çözüm ortamı yaratmak için, bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, diğer yandan da Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesi gerektiğine inanıyordu. Öncelikle bunun doğru bir tespit olduğunu söyleyelim. Ne var ki, Avrupa Birliği, Lüksemburg Zirvesinde (1997) Türkiye’yi üyeliğe aday ülke olarak kabul etmediği için, Holbrook’un girişimi başarısız oldu ve adayı terk etmek zorunda kaldı.

Richard Holbrook Kıbrıs ziyareti esnasında, Kıbrıs Türk tarafının ayrı bir birim olarak fiilen tanınması anlamına gelen “acknowledgment” tezini ortaya atmıştı. Ancak, Rauf Denktaş bu tezi de reddetmişti. Bunu üzerine Holbrook, dünya kamuoyuna şu açıklamayı yapmıştı: “Rauf Denktaş orada olduğu sürece çözüm olmaz”.

G.K.: Holbrook, Rauf Denktaş’ın adını duymaya bile tahammül edemiyordu.

N.K.: Holbrook, Türkiye’nin AB perspektifi için çok çalışmış biri olarak Denktaş’a karşı çok öfkeliydi.

“Bir gün AB üyesi olursak, Denktaş’ın heykelini dikmemiz gerekir”

G.K.: Ben, bir zamanlar şaka yoluyla çalışma arkadaşlarıma, “bir gün AB üyesi olursak,........

© Yeni Düzen


Get it on Google Play